GÖNÜL İSTEMEZ Mİ...
Rivayet odur ki;
Sağdıcı hüznün depreşir iken Gönül yarası. Sükût ikrardan gelse de Tanımsız ve vasıfsız eksiltili zamanlarımda Bana iyi gelen tek ve derin O kuytu terk edilmişliğin gölgesinde Hicap edilesi bin bir yadsımazlıkla Nasıl da boynum kıldan ince. Sorular devinimi ahenksiz Ve yontulmuş terk edilmişliğim Nasıl nasıl kimsesiz… Sayıca, vasıfça sağ gösterip Sol vuran onca gölge İzafi ya da gelir mi kâfi Heyhat gönül, Sen bırak bu işleri Hadi yine kabuğuna gömül devran döndü döneli. Neler neler ifşa olur gün ışığında Karası, yazgısı Nihai durak bir o kadar varılası… Çoktan kaçıp gitse de son tren Hadi seyreyle neler geçiyor içinden Mihenk taşı şu ahir ömrün Yüzüm gözüm bulanmış bir kere küle Yanık mektupların ucundan dökülür nice nağme. Sakıncalı hatta yadsınası Sığıntı biraz ya da kavruk Serzenişte iken o niyaz. Savruk belki de kaçak göçek bir devinim İçinde bin bir denklem Eremediğim o çözüm tümlerken nice ikilem. Varsayılan o ulaşamadığım boyut Sür-git hayaller Fazlasıyla kırık kalp bir o kadar yıkık dökük Mecazi bir açılım ererken nihayete Gönül istemez mi ermek hidayete. Sorular anlamsız olsa da Cevaplar bilinmez ki kimin nazarında. Evren kabul görülesi dipsiz bir âlem Sükût-u hayale uğramak bile olmaz iken haram. Kabulü, yankısı, çağrısı aşkın duyulur en uzaktan. Niyete ya da nihayete odaklı nice yaşam Kabul görmek en makbulü Yeter ki yanmalı gönülden En derinde o mecazi aşk nezdinde Zuhur bulmak manevi âlemde. |
Özlem Demirkaya &*.*&