Hayat Kadını...
Bir kadın tanıdım..
Hiç bir zaman bilemedim gerçek adını.. Yüzünde; hiç değişmeyen o ifade, Gözleri hep ağlamaklı.. Pek konuşmaz, genelde susardı; Bir şey demek istesen, hep kaçardı... Yüzündeki çizgilerden belliydi, O’ da yemişti hayatın tokadını.. Çok barizdi, derin yaralar taşıdığı; Gözlerindeki buğu, ele veriyordu acısını... Bir gün, çok kısa bir şeyler söyledi; Dinle evladım sözlerimi, Söyleyeceklerim çok kısa belki, Ama hayata hazırlayacak seni... Meraklı gözlerle bakıyordum ona, Söyleyeceklerini duymak için sabırsızlanıyordum.. O’ da farkındaydı bu aceleciliğimin, Sabret dedi, sabırlı ol delikanlı... Sözcükler, bir çırpıda dökülüvermişti dudaklarından: - “Hayat zalim değil, zalim olan insanlar..” Ve ardından sustu.. Yine aynı ifadeyle bakıyordu gözlerime, Buğulu bir bakış ve gözleri ağlamaklı.. Hızlı adımlarla uzaklaştı yanımdan, Bense öylece bakakalmıştım ardından.. Neden böyle demişti? Böyle söylemesinin sebebi neydi? Soru işaretleri içinde bırakıp beni, Koşar adımlarla, kaçıp gitmişti… Nice sonra öğrenmiştim.. O bir kader kurbanıydı, Sarhoş masalarının mezesi olmakla geçmişti hayatı… Ben.. diye başladı söze, biraz duraksadı; Derin bir nefes alıp, konuşmaya başladı.. Ben çok küçüktüm bu yola girdiğimde, Hiç tanımadığım bir adama satıldım para karşılığı, İşte bu andan sonra başladı, hayatımın kavgası.. Elime bir mikrofon tutuşturdular, Önüme bir sehpa koydular, üstünde şarkı notaları.. Ben daha ortaokula yeni başlamıştım, dalımdan koparıldığımda; Nota kim, onları okumak kim? Bilmiyorum dediğimde, öldüresiye sopa yedim.. Anlamakta zorlandığım bu yazı karmaşasını, Benden eskilerin yardımıyla okumayı öğrendim.. Masanın üzerindeki bardaktan, bir yudum aldı ve devam etti sözlerine; Gözlerindeki buğu çözülmüş, tel tel dökülüyordu yanaklarına.. İçim parçam parça olmuştu, kelimeler düğümlenmişti dudaklarımda.. Bir şeyler söylemek istiyordum ama kısılmıştı sanki sesim, Şimdi aynı gözlerle ben ona bakıyordum; Gözlerimde buğu ve ağlamaklı... İnsanlar öylesine acımasızdır ki, En olmadık zamanlarda yakıverirler içini, Sen beklerken bir dost eli, Dönüverir sırtını her biri… Bende farklı bir şey yaşamadım delikanlı, Halimi soran bir dostum olmadı.. Öyle gözlerle bakıyorlardı ki, Sanki ben insan değilim de, bir vebalı... Ardımdan ağıza alınmayacak sözler söylerdi mahallenin çocukları, Sözüm ona, mahallenin delikanlıları.. Ellerinde teşbih, ceketlerini omuzlarına atarlardı; Bir de beşlik simit gibi kasılır, akıllarınca caka satarlardı.. İşte onlar var ya, kendilerini namus abidesi gören; Sözüm ona delikanlı.. Ardımdan ağza alınmayacak sözler haykırır, Millete gövde gösterisi yaparlardı ama, Gazinonun en ön masası, onlara ayrılırdı.. En ön masadan seyrederlerdi, bu aşağıladıkları kadını; Ve en çok alkışı onlar tutardı... Atmaya gelince, mangalda kül bırakmaz; Naralar atarak sokaklarda dolaşırlardı, Onlar namuslu, bense kötü kandındı.. Kendilerini namus abidesi sanan bu adamlar, Her gece en ön masadan, bana alkış tutarlardı… Yıllar yılları kovaladı, Zamanla güzelliğimden eser kalmadı, Ve şimdi gördüğün gibi, Tuvalet temizliyorum, Bir zamanlar sesimle inlettiğim gazinoda… Gözleri gözlerime takıldı, Onun da benimde gözlerimde yaş vardı, Kadersizliğine birlikte ağlıyorduk; Derin bir suskunluk oldu aramızda… - Abla dedim.. Abla hiç söylemedin bana adını.. Tebessüm yayıldı dudaklarına, Usul bir gülümsemeyle, baktı gözlerime; Ne fark eder ki ablası? Adım Ayşe olmuş, ya da Emine Yahut Fadime.. Her zaman yeni bir ad bulur, Öyle sürerlerdi bizi kurtların önüne… Aslına bakarsan, bende bilmiyorum benim adım ne? Satıldığım gün, adım da terk etti beni.. İşte bu yüzden, ben bile bilmiyorum gerçek ismimi… Görüyorsun ya delikanlı, Hayat değil zalim olan, İnsanların ta kendisi… Bir kadın tanıdım, gözleri ağlamaklı; Hiç bir zaman bilemedim gerçek adını, Buna gerekte yoktu zaten.. İnsanlar ona unutulması imkânsız bir isim takmıştı; “H A Y A T K AD I N I” … byHaktan |