HER ŞEY YOKLUĞUNUN SIZLANMASIistemeden gözlerin sulanır ya hani kurumuş yatağında ve ellerin yokluğu süpürür kirpik uçlarından düşmeden hemen önce. titreyen çocuk düşlerim yere düşen pamuk şekere uzanamadan kırılırken kökünden çığlıklarım gökyüzünün karnını deşti ve yağmur olup akarken sevdamın en keskin yanları yüzünü kesti buna rağmen sağır Milletler gibi olan biteni duymadan baktığın yeri de görmeden yaşamak dediğin o karanbolde tam üzerime bastığında küsmüştüm işte sana bilmedin. dilime vururken çelik kelepçe mahpusluğumun parmaklıklarının her taşını her kumunu özümle karıştırdım kendi ellerimle kapandığım yüreğime sırılsıklam bu aşkın gözeleri daha kurumadan tutup fırlattım köhne bir yalnızlığın kucağına. en çok son bakışın koydu bana ’o’ bir martının denize dalarken kuru gözlerle bakışı gibiydi ıslanacağı daha başından belli olan. küsmek sevdadandır dendi ’değer’ denen o illetin vücudu sarmadan evvelki isilikleriydi sana dönüşüm sıksan izi kalırdı bıraksan kendi kendine göverirdi kararsızlık adımlarıyla çiğnenmeliydi en çok da ya da razı olmalıydım gururun kirlenen yüzünü yüzüme örtmeye çıkmamalıydım ortalık denen mahşer yerine. o mahşer yeri değil miydi dili dile sürten gözü gözden düşüren saplanıp ’adet’ denen döngünün içine dönüp dönüp durduğumuz ’örflere’ sarınarak ve her döngüde Mevlana gibi arındığımızı sanarak gizli gizli kendimizi kandırdığımız. halbuki küçük bir çocuğun en masum gülümsemesiyle gelmiştim sana biraz utangaç ve en çok da o korkusuz bakışlarımdı sana uzattığım. kadir kıymet bilmez taş gönlüne çatlayasıca bir vuruştu belkide benim sana gelişim sabırla damlayan yüreğim zırhında ilelebet kalacak bir delik açmışmıydı bilemiyorum ki sen en çok aşk savaşlarını severdin göğsün çelik zırhının altında saklanır kendi kendine olanlardan yine kendi kendini aklardın. şimdi sana seslenişim bir kuzunun annesiz kalınca melemesi gibi biraz buğu biraz hüzün ve biraz da yokluk karmaşası işte ama sen duymasanda olur kulakları doğuştan gerçeklere tıkalı. Ayvazım DENİZ |
Ayrılışınız gibi dönüşünüzde muhteşem olmuş.
Karakterinizin yalçın kayalıklar gibi sarp ve ulaşılmaz yanını karşımda buldum.
Şiire yakışır bir duruş kanımca.
Dünya üzerinde çelişki ve paradokslar olmasaydı şiir de olmazdı muhtemelen.
Bu bağlamda ayrılmanız sanatkar bir yüreğin duygusallığı idi bence. Ama dönüşünüz Beethoven'in 5'inci Senfonisi kadar sert ve kararlı bir edaya sahip bana göre.
Yıkılmadınız, ayaktasınız. İşte güzel olan bu.
14 Şubat "Sevgililer Günü"nüz kutlu olsun saygıdeğer hocam.
Yüreğiniz solmasın, kaleminiz daim olsun dilerim.
Saygı ve selamlarımla...