O BENİM ...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Düşmem Dersin Düşersin
Allah der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım… Ve ekler; “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım. Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar. Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya. Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur… “Düşmem” dersin düşersin, “Şaşmam” dersin şaşarsın. En garibi de budur ya; “Öldüm” der durur, yine de yaşarsın. Mevlana Bu nasıl bir güzellik, bu nasıl bir şey, Takılmışım peşine, sürüklenmişim işte, Gözüm boyanmış, aklım karışmış, Secdeye kapanır gibi, Ayaklarının surlarına düşmüşüm... Aklıma sen mukayyet ol, çıldıracağım Allah’ım… Oysa, o benim, eli kınalım, dudağı ballım, yanağı allım, Mis kokulu çiçeğim, meyve veren dalım, ’Ne de tatlı gülümsüyor, pek de güzel yakışmış üstüne, Altın işlemeli bindallısı ’ dediğim... Çocuk masumiyetim, kanı deli gibi akan yarım aklım, Çıkan en isabetli, en güzel falım, O benim, pembe düşlerimin hurisi, cennet bakışlımdı... O benim yanlış hesaplarım, çizgisiz defterlerim, Ucu kırık kalemlerim, İsmi, dört kitap gibi kutsal saydığım eşsiz varlığım, İçimdeki öksüz, yetim yokluğum, Sevgisi, yedi iklim kadar zengin, bereketli topraklar kadar geniş, O benim yüreğimin gerçek sahibi bildiğimdi... O benim, firari gençliğimin posta kutusunda unutulmuş Eksik adresli mektubu... İçimdeki kalp sızısının hasret harcıyla örülmüş ateş tuğlası, O benim uçurum kenarlarında açan yaban eriğimdi... Koparıp alsaydım dalından, biliyordum dilimde kalacaktı burukluğu… Ve hiçbir şey o günden sonra eskisi gibi tat vermeyecekti... O benim aşk merdiveni çiçeğimdi, Dokunsam kavuşacaktım belki de... Belki de, çok sürmeyecekti sevinçlerim, İkimizi de al aşağı edecekti kahrolası hoyrat uçurumlar... O benim günahlarım, sevaplarım, Bozduğum oruçlarım, yeminlerim, Korkulu rüyalarım, yarım kalmış şarkılarım, Ninnilerim, türkülerim, O benim içimdeki çözülemeyen kör düğümlerim, Kutuplardaki güneşim, depderin dipsiz kuyum, Son nefesimi verirken içeceğim can suyumdu... Onu tanımadan önce solda kalan kocaman bir sıfırdım, Bir hiçtim işte, gölgem bile yoktu, Tanımıyordum kendimi, hep sordum : ‘’ Ben kimdim?’’ Gönül aynasından bakınca anladım ki, Ben, şimdi adam olmuşum, Yüzüm gülüyor işte, Ağzım laf yapar olmuş, Sevsinler beni… İyi de ben kimi seveceğim? Yine var elde sıfır... O benim, yıllar önce saklambaç oynarken kaybettiğim çocukluk aşkım, Beşikteyken sokağa terk edilmiş yalnızlığımın tesellisi, Kurak arazide nadasa bırakılan tarlam, Kaybolan yıllarımın geç gelen adaleti, O benim fakir gönlümün çöllerine yağan mucizevi yağmurlar, Yüksek dağlardan kopup gelen çığlıklarım, Neşelerim, hüzünlerim, sevinçlerim… Soframda kana kana, doya doya içtiğim buz gibi ayranım, O benim ekmekteki tuzum, kahvaltıdaki reçelim,balım, En tatlı suyum, en güzel huyumdu... O benim keyif çayımdaki küp şekerim, Nefsimi doyurduğum ruh eşim, Odun ateşinde pişen en lezzetli ekmeğimdi... O benim… O benim… Aynada gördüğüm kendim, Dolmayan testim, Yarım kalan her şeyim... Ayaklarının surlarına düştüğümde anladım ki, Şimdi yalnızlıkları oynamak yine bana düştü... Gördüğüm bir düşten ibaretmiş... Uykudan uyanmanın mahmurluğu var gözlerimde, Çok yoruldum... Az soluklanmak için, Sırtımı buz gibi bir duvar dibine yasladığımda anladım ki, Taşlar şimdi yerine oturmuş, Yüreğime daha fazla hasretlik oturmadan, Kalk gidelim ayaklarım, Buralarda bize yatacak yer yok... Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 26-27-28 Ocak 2015- Isparta |