BENİ TANIRSINBeni tanırsın ayağının değdiği taştan, yediğim ekmekten aralık kapı arasında sevişirken gece erken göçen hüzünden Dikince gözlerini arsızca son lokma mutluluğuma sokağın aç kedisi olup, bölüştüğümüz o lokmadan tanırsın Yastığımdan tanırsın düşürdüğüm tokalardan korktuğumda gözlerimdeki yangından güldüğümde kanayan gizli yaramdan Gözünden irkilerek süzülen yaştan düştüğünde yanağında soluklanan serpilince yatağımın en tuzsuz köşesine gerildikçe yayında yıldızlar çevirdikçe namlusunu yüzüme öfkemden tanırsın Sahiplenince gökyüzünü demir bir tetik gibi çatlak camlı pencerene kurşun sıkan aydan tanırsın Yüzümün gölgesi düşünce duvarlardan çakrasından soyunup gırtlağına kadar dolu küllüğe yakıp unuttuğum sigaramdan tanırsın Uluyan köpekler kadar suçluya muhbir betona sarılmış kaldırımlardan çok daha çıplak sıkı örtülmüş perdelerden yaması çirkeften biraz şaraptan kim bilir sahipsiz kadavradan tanırsın yaşarken tedirgin, ölürken emekçi Kapı eşiği, sundurma , yırtık ayakkabılarımdan dudağıma yapışan tütün, kafesinde kanadına ağır gelen kuştan Asıldığım yerden solgun açan çiçekten yıkandığında etinden arınan ölüden tanırsın yıka ellerini gözünün tuzlu suyunda korkmadan aldığın cesaretten beni tanırsın Gülşah Gayret Tekirdağ |