KULELİ DE YAT BORUSU
suları kararınca boğazın
gece mavisi dolardı koğuşlara kendimize kalırdık tek başına genç bedenlerimizle yorgun ranzaya uzandığımızda sabahattinin trompetinden çalınca yat borusu kuleli de gurbet gecesi başlardı bırakın bizlerin genç yüreklerimizi belki hüzünle titrerdi okulun duvarları kuleleri yamaçlar da vahdettin korusu nöbetçilerin ayak sesleri ile hüznün pirinçten çıkan notalı hali tarih kokulu okulun her yanına dolardı o sesler bizleri sekiz kolu ile sarardı karanlığı da yırtardı nağmeler gurbetin kamçısı olur yüreğimizin üzerinde şaklardı içimizdeki dumansız yangın gözlerimizde yaş olur halısız betona damlardı çocuk düşlerimizde melekler bile bizimle ağlardı gurbetin asker çocuklarıydık çok özlerdik yuvamızı anamızı bacımızı yakınlarımızı hiç belli etmezdik büyük adam gibi katlandık yaş dolu gözlerimizi kimseler göremezdi battaniye altına saklardık iyi ki dinlemişiz yat borusunu büyüdük çözdük insan ve vatansever olabilme denilen dünyanın en zor sorusunu |
1964 yılında 13 yaşımda girdiğim okulumu çok sevdiğim için, yukarıdan Boğazı, geçen gemileri seyredebilmek,
akşamları yat borusunu, sabahları kalk borusunu dinleyebilmek için bir sene uzatarak (yani sınıfta kalarak) ve keyfini çıkararak dört senemi verdim. Ama yine de doyamadım. Hep özlemle anarım o günlerimi.
O yaşlarda ninni gibi gelirdi yat borusu.
Şiirinizi eski günleri bir defa daha yaşayarak okudum.
Tebrik eder, selam ve saygılarımı sunarım.