Aşk'ın sükutuKara iklimli uzak bir şehrin bir kasabasında dillere düşmüş bir şarkı çalınır bir şarkı ki yankısı denizli bir memleketin kıyılarında pupa yelken gemilerinde tayfalarının ağızlarında uzak köylerde çobanlar kaval çalar dizilir hayran seyrederler ilk mektep çocukları kağnılar yollarda adım adım hasret becaiş ederler otomofiller sepet sepet kiraz taşırlar kasaba kızları entarileri gelincikli tazecik ben ellerim koynumda yolda gözlerim umutla umutsuzluk arası dinmeyen bir özlem fırtınası döndürür sevdalı başımı kulağıma bir ses fısıldar zaman zaman sensin sanırım ve silik görüntün namütenahi en ağır işkencelerle gönlümü terbiye eder hiç gitmezsin ki geliş o geliş oturup göğsümün iman tahtasına bir türlü azat etmezsin kendini bilirim ki Aşk’ın sükut vaktidir hiç uyumaz beklerim tan yerinin ağarmasını tattırırsın ısdırabın en katmerlisini unutmak isterim de bir türlü unutamam ki seni sen böyle inatla gitmezsen hayalimden bende ne ben kalır ne de sen ki ederim isyan ayır ruhunu ruhumdan seni de al git kurtar beni ölü masallar yedi canlı anılar kemiriyor içimi aklımı ve kalbimi ya azat et beni ya da birinden birini bana bırak öfkemi keser keskin bir bıçak olur AŞK’ın üzerime mıhladığın seven bakışlarınla göğün tüm bulutları sırtımda ve AŞK’ın o kokulu teri ellerimde bardaktan boşanan yağmurda ıslanırken sırılsıklam doluya tutulmuş gibi titrerim mücrim gibi o saatten sonra her sesi benzetirim sesine yığılır kalırım bir durak kanepesine oturur yaprağını döküp çıplak kalmış bir ağacın altında ağlarım ben her yıl ağaçlar yaprak dökünce ağlarım örerim sabır sınırlarımı bildiğim duaların tuğlalarıyla yaş olup düşersin gözlerimden yakar sinemi bakar dururum boşluğa kalbimdeki son günlerin ağırlığı senin yükündür mümkündür oracıkta kalpten yığılıp kalmam seni gördüğüm an melekler fısıldar kulağıma o bir Tanrısal varlık anlarım o an senin ilahi kokundur ki beni cezbeye getirip kendimi alan AŞK’ın sükut vaktidir der susarım sana bitmez özlemim Yüksel Nimet Apel |