Kurşun Dökülmüş Er/vahımGöz altları kelepçeli bir hükümsüzse aşk ve sonu emziriyorsa lokman otu Çiğnememiş süt anaları… Buz da yakar, köz de, acı da… Gamzesinde beyaz kadınlar taşıyan, Bir şiiri kurban ettim az önce En kırmızısını sürdüm alnıma, Şahadet parmağımın ilk boğumuyla Düşü yeşildi, Yarısını sakladığım yüzün İki dua ettim sana Üç kitaba, üç yeminlik avuç bastım, Ele vereceğim ellerimle Duvarlarım çatlaktı Basamaklarım kırık Yazgım tövbesiz Canım çelimsiz Çok çirkindim… Dar ağaçların meyvesini okşadı, Kurşun dökülmüş er/vahım Sis yuttu su kuşları Renkleri kaçtı kıyıya vurmuş suların, Soldu dokuz köyün çiçekleri Kılını kırk yardım, Yolduğum kirpiklerimin Akla, karayı seçti rızk ettiğim yalnızlık, Onca renk arasından Göz önlerim boştu Tapınma vakitlerim günahlı Kaldırımlarımda rahmet Toprağımda Fatiha Çok çirkindim… Sema zifirdi, su vişneçürüğü Çanlar çalarken keşişleme rüzgar Söylenmemiş şeyler susuyordu, Süt dökmüş kedilerim Sesime tutunuyordu, Boğaz manzaralı oltalar Gözü dalıyordu, Oluruna bırakılmış nefeslerimin Bir tırtıl kelebekleşiyordu Adım batıyordu… Bütün şemsiyeler kırıktı Kibrit çöpleri kısa Bütün suçlar sabit Derin bir ahtı zemherim Çok çirkindim… Bir çünkü bir belkiyi ağır yaraladı az önce… Bütün rağmenler yasta… Suadiyearalıkikibinondört Demir Mutlugil |
yasta!!
tebrıklerimle abim