İstanbul’u hiç sorma...Dünü acemi ebe, kim neyi biçtiyse olmuyor üzerine.Denizi bulanık suya düşenlerinden. Yağmuru acemi, tepeleri düzayak. Boğazı tıkandı iyice ...Sürgün verdi ağaçları kanıp yalancı bahara.Kum kızgın epeyce de deniz aldırmıyor ona



Hadi bir kıyı tut aklından...Bileyim



Yanında bir iskele olsun mesela bayraklı

Ardında boş masalı bir içki evi

Balık tutanları olsun boğaz tokluğuna

Memnun olanları olsun tanıştığına

Ve son seferinde olsun

Bomboş bir gemi

Natürmort olsun resimleri

Vurulmasın şemsiyeleri,

teli kırık diye

Bilince Marmara göndereceğim sana hediye

Deniz atları koşumlanmış akvaryumumla



Hadi bir dere tut aklından...Bileyim



Hisara baksın yüzü mesela

Dökülsün boğazıma

Sandalları olsun tütsülü

İki kişilik sevda yanaşsın kıyısına

Bahçesinde serpme kahvaltı olsun

Örtüsü düş lekeli

Dam altında bir buse evi

Çift şekerli çayıyla

Suya düşmüş bir yarını da olsun

Onca yılın ilk ayıyla

Ne bileyim niye

Bilince sana göndereceğim...Düş vagonuyla hediye



Hadi bir şarkı tut aklından...Bileyim



Göğsü vatan olsun yatağında yatana

Tebessümü acabalı ,bakışı meğerli

İkimizin bildiği bir dilde olsun

Dünü epeyce değerli

İçine sinsin...içime sinsin

Yıl sağarken takvimler

İşitmeyen kulaklara dolsun

incir çekirdekleri

İncir çekirdeğinden sıkıntı da neymiş ki

Reçeli de oluyor şarkısı da

Olsun...

Bilince sana göndereceğim ...Göç kuşlarıyla hediye



Hadi bir acaba tut aklından...Bilemeyeyim



Adak çaputu olsun gökkuşağına

Yıldızları dilek feneri

İncisi olsun istesin istiridyesi

Kirli suya kapasın kabuğunu

Humması kızıl olsun

Siyahı doğuştan ama

Acabaları turnusol ile dolsun

Grisi solsun

Mümkünü olsun evcilleşenler

Düşü düşüne sargın olsun şöyle

Helalliğini de versin dünüyle helalleşenler

Bir makas ve bir törpüyle



Bıçak sırtındaydı bil/eylenmemişler...Kesmek istendi, göz kesmedi aslında

Kestirmeden gidildi sonra, sus diye dokunurken parmağım dudağıma



Suadiyemayısikibinyirmibeş

Demir Mutlugil