Aşk-ı KübraNazlı bir akşamın kursağında, Zalim bir soğuk, kış yakın, üşütmekte Işık; en kör kuyunun dibinde Ay esir ve tutsak, bir bulutun ardında prangada Yıldızlar göğün gürültüsüyle üşüşmüş Her yön kara, her yan tutulmuş karanlıkla Bense titreşerek sabahı bekleşirken İrkildim, esen rüzgârla tüylerim diken diken Sonra bir yaprağın düşüşünü gördüm dalından Sararmış, mazlum ve mahzun Hatta belki masum… Ayağım tam da üzerine basarken Önce duraksadım, sonra durdum. Düşündüm… Şöyle ki: Evvela her kışın vuslatı bahar Eğer bu yaprak düşmezse, Bu rüzgâr esmezse, Ay esir düşmezse, Yıldızlar üşüşmezse, Karanlık her yanı sarmazsa; Yeni güneşin ışığıyla filizlenen, Çiçekler açan, Sonra meyve veren, Yeşil yapraklar ve cıvıl cıvıl bahar; Tutulmuş olduğu zamanın zincirinde, Ve hücresinde, Bir asi gibi kaçak olup yetişemez güne. İşte ben sevmeyi, sevilmeyi O düşen masumdan Sararmış yapraktan öğrendim. Sonra döndüm nefsime; Birini seveceksen işte böyle sev dedim. Sev ki; Geceni ay ve yıldız, Gündüzünü güneş aydınlatsın, Yönünü buldursun kutup, Filizlenip versin meyvesini tohum, Geçsin kış ve boğum, Uğurlar olsun güze, Esen soğuk yele, Pusa ve sise… Gelirse hoş gelir bahar İşte bu naçiz yüreğime… Sonra sevdim. İşte tam böyle sevdim Adına ise “Aşk-ı Kübra” dedim. |
Birini seveceksen işte böyle sev dedim.
Sev ki;
Geceni ay ve yıldız,
Gündüzünü güneş aydınlatsın,
Yönünü buldursun kutup,
Filizlenip versin meyvesini tohum,
Geçsin kış ve boğum,
Uğurlar olsun güze,
Esen soğuk yele,
Pusa ve sise…
Gelirse hoş gelir bahar
İşte bu naçiz yüreğime…
Sonra sevdim.
İşte tam böyle sevdim
Adına ise “Aşk-ı Kübra” dedim.
---------------------------------------------Kutlarım. Selamlar...