Sana mühürlü kalbimle ağırlaştı bedenim
Ve normalleştim
aslında yoktun ya da varoluşumdu varlığın
Oysa bir ışık gibi sızıyordun penceremden;
hissediyordum
Ne yazık ki ben seni toz sevmelerimle ağırlıyorum
dolduruyorsun kendini dolu olduğun kadar
Ve taşıyorsun gözlerime baka baka
dökülen
özlemin ağırlığınca düşüyorsun aklıma;
içimsiyorum
ben seni
ölümle/yaşam arasında çizgi kadar sevebiliyorum
beni ikiye bölen denizdi
zaman ulaşamamak ise kurulamayan köprü
kısalan ömrümüzde koşarcasına yakalamak anı
oysa her an bir başlangıçtı
ve bitiş ise tanıklıktı b
aşka anlara
oysa ben seni bitişi olmayan başlangıçlarla sevdim
bu evrende hiçbir canlı can değil bana,
cansız ve hareketsiz değil hiçbir düşünce
sonu yok öznelliğimizin gerçek olmadıkça
oysa nesnellik
yalan söyler duyu organlarımıza
paylaşamıyoruz diye aynı suyu, aynı ekmeği ve havayı
aynı
güneşin, aynı ayın ışıkları değil mi tenimizi aydınlatan
Oysa ben seni düşen
yıldızın parlaklığı kadar sevebildim
ezberleri savunmaksa kahramanlık,
kendimizden kaçmak ise korkaklık
kuyuya taş atmaksa delilik
ses yok diye türkü söylemezse insan
ölümden öte köy pişmanlık
Öyle ise ben seni gel-git aklımla gömdüm….