Şiddetli bir ayaz vardıAsker… Nöbetteydi Gecenin bir yarısında Mütebessim bir halde sevinçliydi Son iki gün kalmıştı çıkacağı izine Ne umutlar, ne hayaller birikmişti kalbinde Nihayet Hazırlığını yaptı Ve yola revan olmuştu Garın mesafesi çok uzaktı, para azdı Bir şekilde gitmeliydi gara, binmeliydi ona Garipler için tren ne büyük umut ve sığınaktı Yolcular Her biri birbirine benzeyendi Neşesiz, şevksiz, solgun ve yorgunlardı Kim bilir beklide acıkmışlar ve aç kalanlardı Derin bir hüzün kapladı yüreğini, boynu büküldü Kendi evleri geldi aklına, kış ve kıyametin farkıyla Nihayet Gelmişti köy yoluna Valizi yüklendi koyuldu umutlarına Şiddetli bir ayaz vardı, kimi bacalar tütüyor Kimi bacalar suskundu, odun, kömür olmalıydı Kapıya geldi, biraz nefeslendi ve bir sesle irkildi Pencereden Görmüşlerdi, sıcaklık içine işledi İki çocuk, refikası karşıladı, babası ağladı Ev soğuktu, birkaç tezek olsa bile yakacak yoktu Babası mahcubiyetinden dayanamadı ve yine ağladı Asker, babasını teselli etmeye çalıştı, sonra hiç durmadı Baltayı alıp Ormanlığa doğru çıktı Kesilmiş ağaç köklerine baktı Gözüne kestirdiği kök için niyetlenip başladı Zaman hayli ilerlemişti, hiç yoktan yakacak elde edildi Merakla bekleyen eşi ve çocukları gözlerini yola dikmişlerdi Yokluk Başka bir şey Rabbim kimseyi bununla Terbiye etmesin, ruhunu incitmesin Gönlünde derin bir hüzün ve hicranlar umutları biçmesin Eş ve dostlara, varlık içinde yaşayanlara hassasiyet versin Hiç kimseyi ve bir kulunu muhannete muhtaç edip, üzmesin.(Âmin) Mustafa Cilasun |