Salıncakları ben yaktım
Henüz barajların durduramadığı
nehire doğru dolup taşan sipsivri bir taş attım yürek uyandı dibinde atan daha da kabardı sellerin kıskandığı dalgalarla gökleri yaran pençeleri vardı Öyle ki yakmak istediğin köprüler yıkıldı suyun gücüyle ben senden önce davranmıştım teker teker kilometrelerce anlamaktan usandığım sen çok küçüktün artık karşımda aramızdan tehlikeli sular akıyordu ve yüzmesini bilmiyordun sessiz sessiz gülüyordum bu duruma daha iyiydi böylesi sana, bana Hiç değilse artık umut kalmamıştı Ne vakit kavgalara başlamıştık böylesine canice? Mutsuzluğun mutluluğunu tattım çok uzun sürmedi birgün baktım on yok en az onbeş metre uzunluğunda salıncaklar kuruyordun kıyılarımızdaki hey boylu poslu kavak ağaçlarına Dibe daldım hemen karşıya geçmene izin veremezdim yüreği delirten taşı çıkardım saplandığı yerden nehir dindi kıyı toprakları kurudu Güneşin doğuşunu ve sonra batışını izledim sabırla Son bakışlar ay ışığında renkten eser yok sus tamam uyu artık Yangın çıkardım o gece küllerin yağdı üstüme bir derin iç çekiş boğulsaydım diyorum? Kan öksürmezdim şimdilerde her geçen gün önüme gelene geçene sıvı zehirlerle Kutup Işığı |
Güzelliği bulmak uzak değildir
Elini uzatsan tutabilirsin.
Yeter ki gönülden sevgiyi iste
Gönülü gönüle katabilirsin.
Uzlaşmacı olup hoş görülüysen
Kini ve nefreti atabilirsin.
Kimsenin gönlünü kırmamış isen
Yatağından rahat yatabilirsin.
Düşünce, gam, keder yok ise sende
Dünyayı bir pula satabilirsin.
Küçük lokma büyüğünden iyidir
Rahat çiğneyerek yutabilirsin.
---- 11.12.1976 - Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ - İstanbul