hatıralar odasıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yaz Bitti / Murathan Mungan
yazın bittiği her yerde söylenir söylenmeyen şeyler kalır geriye ve sonra hiçbir şey olmamış gibi ağır, usul bir hazırlık başlar uykuya başlar yeni bir mevsime orda burda, ev içlerinde, kır kahvelerinde, deniz kenarlarında incelen yazın akşam esintilerinde zaman usulca sıyrılır aramızdan ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini başka ne gelir elimizden büyük bir uzaklığa gülümseyerek geçiştiririz ıskaladığımız şeyleri yatıştırır rüzgarlar dışavurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını saklar bizi gözlerimizdeki hüzne "dinginlik" adını verir "seni iyi gördüm" diyenler biz de iyi hissederiz kendimizi elimizden başka ne gelir ki köşe başları, akşamüstleri, kokular tozar gider zamanın boşluğunda karışır anların kuytu belleğine belki sonraları bir gün hatırlanır aynı kederle yazın bittiği her yerde söylenir söyleyenler inanır gerçekten birşeylerin bittiğine yaz biter eskir geceler, serin hüzünlü yeni mevsime hazırlık ömrün teğel yerleri bir yanı telaş, bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri çıkarır sizi dalgın derinliğinizden yaşadığınızı duyarsanız teninizde bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz sıcak odaları, beyaz, temiz yastıkları ahşap pancurları yaz bitti bitmeyen şeyler kaldı geride yaz bitti yaz bitti yüksek sesle söylüyorum bunu kendime her yerde söylendiği gibi yaz bitti yaz bitti hiçbir şey hiçbir şey hiçbir şey yalnızca üşüyorum şimdi Murathan mungan
ışıklarını yaktı hatıralar odası
duvarlara özlemle kalp atışımı yazdım hatıralar odası,güney kısmında mumlar kırmızı halılar ve şiir dolu duvarlar aynı kitaplarımız raflarda tozu duman aynı sokaklarımız ne mutluydu bir zaman ilk fotoğraflarımız saklıyorsa nefesi ilk hediyen kutuda parlak bir kol saati babamla oynadığım tavlada toprak sesi ilk şiir defterimde hala o kan lekesi annemin romanında açıyor beyaz zambak güvercin dolu balkon,üçe bölünen konak ve içime hüznünü doldurduğun saatler okuduğun tek şiir,ağladığın dizeler Murathan Mungan’dan "Yaz Bitti"nin hüznünü doldurdun kalbimize dal uçlarından dünü fakülte bahçesinde yağmuru selamladık ne çılgındı o yağmur hatıralara daldık kıpırdamandan öyle duruyorduk yağmurda gözlerimizde yağmur,yüreğimiz yağmurda saklambaç oynuyordu yüreğimle gölgeler hayat ne kısa bir yol,ne uzun oysa günler balkonda kahvaltıyı selamlayan çiçekler akşamsefalarını artık görmeyecekler gördün mü nasıl şarkı makamı bilinmeyen kayın ağaçlarında gümüş bir ney inleyen kaybolurken mazide çocukluk yıllarımız Sokrat’ın sonsuz yüzü altına yazdığımız antik heykeller gibi bakınca ruhun özü zırvalardan bir demet gelen o derin sözü aldın mı almadın mı meçhule yol alırken kendini tanımayı öğrendin kaktüs,diken oniki saat önce bir hayalin peşinde anlamsızca dolaştım Atatürk caddesinde albümler çerçeveler resimler silindikçe üç boyutlu bir zaman yağmura dönüştükçe platin yüreklerin demir çerçevesinde ey dost hadi bul beni o veda gecesinde yıllar sonraki çakıl taşlarına ve sana herşeyi anlattığım bugüne bir baksana ey dost beni alsana fırlat ki bulutlara mahşerden düşür beni ver o hatıralara ben şimdi tozdan zerre zerreden yok olmuşum başlayan sonsuz kışın içinde kaybolmuşum bak işte sabah oldu kırlangıç gülüşlerim kanıyor organlarım çöpe gitti düşlerim ellerim yok ellerim şiirimde kayboldu ey gecenin matemi her şey bir bulut oldu söndür ışıklarını hatıralar odası kaldırmıyor yüreğim artık bu derin yası ayşegül aşkım karagöz rüzgar çanları kuşları ve kedileri çok seven şair |