AŞKIN ANATOMİSİaşk yalnızlığı severmiş en çok yalnızken kanarmış çünkü bağlayan kabuklar yalnızken sökülürmüş tırnakla kan olurmuş, irin olurmuş akar dururmuş kuruyan bir dereye dönene dek gözyaşı merhemiymiş yaraya damladıkça tuzlu dudaklarıyla yorulurmuş akmaktan dere kenarları uçurumun yamaçları gibi usul usul çalı çırpı dolarmış yeniden kabuk bağlarmış ay ışığı vurana kadar. işte bu yüzdenmiş yalnızlık söyletirmiş gönlümü eski bir tamburun kırık teline asılır da her figanı şarkı gibi kulağımı çınlatırmış yâr adı bir kez daha gözlerimden süzülür de elime düşen gözyaşı fikrini şaşırırmış.. dalıp da gecenin koynuna güneşe yakalanmadan gizlice uyumak istiyorum yârin kollarında hasret rüzgârları yüzümde oynaşırken ben gözlerim kapalı özlemlere sıkıca sarılmak kayan bir yıldız gibi iz bırakarak karanlıklarda "yarin gönlüne otağ kurmak isiyorum" dedikçe aşk şaha kalkar dörtnala yârin kapısına varırmış yâr derin uykudaysa kulağına adımı bırakır usulca sıvışırmış geldiği yoldan. o yüzden yürüdüğüm yollarda izlerim kayıp ben mi beceremedim yoksa geldiğim yollar mı kuruydu çok. yârin hiç uyanmaması aşkın müziği ile benim alnıma sürülen lekeymiş. ektiğim her koku dağıldı, kayboldu rüzgârlarda dikenler sardı etrafı arada yetişen böğürtlenleri koparmaya kalksam elim kırmızının en koyusu kanımla varıyorum ancak tadına ne oluyor diye soruyorum karşılıksız aşk diyorlar adına. ’’aşk’’ biraz buruk ağzımıza aldığımızda biraz mayhoş tadı yüreğe inerken lezzeti sonradan anlaşılan ender bulunur bir yemiş kıvamında iyi ki yedim dediğiniz noktada midede doğum sancılı tekmeleri şüpheden içtiğiniz her yudum biraz daha artırır kıvranmaları çıkarana kadar gerisin geri. Ayvazım DENİZ |
Güzel yüregi kutluyorum kaleminiz daim olsun saygılar