Çünkü fişlerin hiçbirinde keşke yoktu
Ali gel. Ali ata bak. İpek topu tut.
Sonra, Ali de, İpek de devrin saflığını yitirdi. Ali, gel diyen herkese gitti. Sonra git dediler gitti. Her gidişte, çocukluğunu özledi. Gel dediler, gitmedi. Gidemedi… Sev dediler, sevemedi. Hiçbir cümleyi bir daha öylesine masum söyleyemedi. “Korkma Ali, korkma.”, “ Güven Ali güven.” Yok! Beceremedi. Yazamadı, yüreğinin elleri titredi. İpek, tutmaların hepsini öyle basit zannetti. Tuttuğu eller, ellerinden kayıp gitti. Düştü, bir dala tutundu, o dala çok güvendi. Dal, orta yerinden çatlayıverdi. Topun peşinden koşmaya benzemiyordu hayallerin peşinden koşmak. Düşüşler, yaralar farklıydı. Bilemedi… Öğrendi. “Tutma İpek tutma. Öyle sana uzanan her eli tutma” Büyümüş de küçülmüş diyorlardı onlar için. Büyüdükçe küçüldüler kendi içlerinde. Kabuklarına saklandılar. Özlediler o günleri. Çünkü fişlerin hiçbirinde “keşke” yoktu. Her şey açık ve netti… Selim Akgün |