Ne ateşin ve ne de aşkınSen gidince Yaşanan bedenler olduk Ruh ve kalbimizden uzaklaştık Sevgi ve muhabbeti göreceli kullandık Ne kadar menfaatimiz varsa o manada adandık Nefsimiz için her fırsatı zorladık, bazen kaçamaklar yaptık Kalbimizin nazar gâh olduğunu nitelik sahibi olmak için sıraladık Lakin o kalbi ve ruhun sahibini, hakkıyla hiç anlayıp, yaşayamadık İlim ve Kur’an Ahlakilikten arîleştirildi Dünya ve keyfiyete ziyadesiyle rağbet edildi Ne kadar batıl ve bidat varsa düşünülmeden kabullenildi Ne derlere göre hayat şekillendi, edep ve irfan riya için dildeydi Varlık adına omurgasızlık tercih edildi, utanmak ve arlanmak terk etti Yalnızca mübarek gün ve gecelerde seni anmak ve yaşamak gayreti öncelendi Ey sevgili Ne ateşin ve ne de aşkın Gönülleri ihata eden sevda ve firkatin Hasret umutlarıyla muştu sunan gözyaşlarının Fecre anlam katan teatin, sadrı ahlak ve edebi tevazuunun Kıssa ve menkıbelerde yâd edilen hatıratın, hiç ulaşılmaz olan anın Vaktin her lahzasında anlam bulan vicdanın, her nefsi bekleyen mizanın Haşyeti yürekleri teskin ve tezyin etmeli, nemelazımcılık hastalığı tedavi edilmeli Kurban olacak Varlığını adayacak her nefs Kâinatın efendisin ahlakını kuşanmalı Her hassasiyetinde onun rikkati nispetinde yaşanmalı Dünya ve nimetleri iki rekâtlık sünnetten eftal olduğu unutulmamalı Vahdet için gönüller dirlik içinde birleşmeli, asabiyetler derhal terk edilmeli Eğer, şefaatine nail olmak için sevilecekse nasıl bir hesabın içinde olunduğu bilinmeli Hiçbir menfaat ve vehimlere kapılmadan sevmeyi ve sadakati hakkıyla öğrenip, hasredilmeli Mustafa Cilasun |