SON
en son babamı sevmiştim böyle
giderse ne yaparım diye en son babamı düşünmüştüm donup kalmıştım öyle çaresiz, âciz.. en son annemden ayrılırken böyle bakmıştım ’sarıl, bırakma ne olur’ diye sessizce yalvarmıştım en son annemin ellerinde böyle ağlamıştım öylesine mahsun, solgun.. ilkokul ögretmenime bu kadar bağlanmıştım en son o benim her şeyim diye düşünmüştüm gitse karanlık kalır hayatım demiştim ona terslenmiştim en son, ondan azar işitmiştim durgun, dolu dolu kalmıştım ben en son oyuncak tabancamı kırmıştım uçup gidince muhabbet kuşuma kırılmıştım sana kadar bir kırmızı arabam vardı sahip olduğum dertleştiğim, sarılıp uyuduğum küçük ayakkabılarımdı en son cebi yırtık pantolonumu çıkarmak istememiştim hayatimdan sen gibi.. sen gelene kadar yağmurlar dostum, şiirler sırdaşımdı kulaklık bedenimde bir uzuv, ellerim yapayalnızdı en son sana küsmüştüm böyle yandığımı göre göre, hâlâ çıkıp gelmiyorsun diye sana darılmıştım yani senden önce her şeyim vardı yani senden önce bir sen eksiktin en son sen geldin bir nefes ruh gibi her şeyde biraz sen oldun, zamanla her şey sen oldun en son ruhum çekilip gitmişti böyle sen bırakıp gitmiştin en son.. Lütfi Karabıyık |