kızıl kıyamet ...frengi bir ruhun bulaşımsal eylemiydik taş duvarların isyancı sözcüklerini kaleme alır ezerdik rakı sofrasında diline iliklenen ne varsa fıratın azgın huyu gibi boşalırdı üstüme ne son oldu ne de ilk için geçti aşk oldum olası tam bir piçti İstanbul bizansın huysuz güzeli bedenine dikiyor mistik entarisini uçurma rüzgar martılar dokunmasın bakire göğsüne ferhatın vebalı sevdası göç etti sol yurduma o an kesilir incir kuşları sütten tutulur ay çöker gök kubbe üzülürsün fani halime çömez dokunuşlarla yaklaş ayak izlerin ürksün kavuştukça sularıma korkma illegal davalarda geçmeyecek adımız hükmün hükümsüzdür kopsun kızılca kıyamet cennetin çocuklarıyız sevişmek bedava dünya denilen fahişe satarken metresini on kuruşa günah kimin umurunda beyaz kağıt kadar safsın yazmak istiyorum alfabetik hislerimi yaşadığım mahalleyi kırdığım körpe kemiği okudukça ağdalaşacak belki de kusacaksın irkilme büyümek adım adım düşeceksin ki kazanmak için bahanen olsun kadınım beş harf iki hece kapat ışıkları kurban edilsin gece ... lamour |
insanın kendi karnına vurması gibi..kendi karnına sövmesi hatta
mutluluğa sıvışacak bi yol olsaydı bu kendinden geçişlerin karanlık geçitlerinde çırpınmak da olmazdı.
düşmek dizleri kanatıyor..cân yakıyor belki ama ruhu diriltiyor.
peki kim kimin kanını anlıyor.
biz yine de sevildiğimizden çok sevelim..
ne varsa yine kurban olan gece de..
bahanemiz bu olsun.