Eylül’ün İntizarı Dolaşıyor YüreğimdeHeder olmuş ömrün son demindeyim Yüreğimin kasidelerinde mor elemler Yalnızlığımın izini sürüyor nicedir aşk Toprağın kokusunu getiriyor rüzgâr Yağmur suyunu içiyor bir kuş göletten Kimsenin bilmediği bir yer var gönlümde Ölümün terkisinde ben aşka gidiyorum! Sahipsiz düşünüşlerimizin soyunuşlarıyla Hangi yaşam tuzağına kaptırdık yüreğimizi! Aşk, kilden ve kumdan yapılmış çanaklarda Çağlar tabularına sarılır, gerçek olur düşler Kendi kanında boğulur nasılsa o asil gurur O mağrur ırmaklarda söndürür yangınını Nasılsa gün gelir, yaşamak bile aşk olur! Bir topaç gibi çevrilip günlerin ekseninde Düştük ağladık, yara berelerimizi sevdik Hangi dala astık sahi çocuk gülüşlerimizi! Göğsümüzün dar geçidine yağmakta kar Menekşeler sokuldu yarenli göğsümüze Bütün mevsimlerin ismi aşktı, unuttuk Yüzümüzdeki derin çizgileri hüzünle ovduk! Selahattin Yetgin |