Yalan MasallarBazen kızıyorum kendime, Sükutu koynuma alıp susuyorum, Hayalimi boş bir rüyada bırakıp, Heyecanımı bu susuşla asıyorum.. Bırakıyorum kendimi i(ns)syanlar arasına, Bir masal yazıyorum girişi ve sonu olmayan, Tahtaravallisiz lunaparklar mı dersin, Salıncaksız aile parkları mı.. Hepsini çiziyorum elimde ki resme. Silahları boynuna asıyorum çocukların sonra, Boyları kadar silahları.. Herkesin kulağı delikmiş ya, Kim işitir sanki bu ahları..? Küçük bir nota oluyor yüreklerimizde mutluluk, Mırıldanacak kadar bile hatırlayamıyoruz aşkı, Hasret mi? Gözkanlarımızı silen ellerimize fazla lüks.. Özlem mi? Tadına bakılmayacak kadar sıcak.. Bazen kızıyorum kendime, Neden biliyor musun çocuk? Çocukken anlatılan masallara inandığım için. Bana ağlamayı bile öğretemeyen hikayelerin, Hayatı anlatacağını sandığım için.. Kurşun kusan silahın ucu kadar kızgınım şimdi, Masallara mı yoksa masalların kahramanlarına mı? Dersen. ’’Sus’’ derim, sükutu bırak ellerime, Hiç kimseye değil kızgınlığım inan, Sadece kendime... Resimli pamuklara tapanlar da haklı, Parkları cehennem yapanlar da, Öldürmezsen ölürsün kaidesini duyup, İnsanlık kavşağından sapanlar da haklı.. Tek haksız, en büyük haksız, her zaman haksız, BİZ’iz.. Çünkü biz, yazılan her güzel şarkıya, inanmaya talibiz... Bu yüzden sadece ve sadece masallarda galibiz... Şimdi duy beni ey çocuk ve anla, İnanma anlatılan masallara.. Güneş bu dünyaya doğmayacak kadar güzel, Yağmurlar bize dokunmayacak kadar saf.. Kızmaya başlama benim gibi kendine sonra, Sadece bu söylediğimi unutma, Eğer batmak istemiyorsan bu denizde, Daha fazla açılmadan hayata, İnan(ma) sallara.. Ve, Sen, ’’Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?’’ diye sorma bir daha çocuk, sorma.. 16.04.14 |