çapraz (s)ayıklamalar
sözcüklere durup dinlenmek yok
yokluğun ve yoksunluğun ezber edildiği gurbet akşamlarında oysa yorgunum ben yetişemiyorum içimde boy veren sözcüklere anlatmak ,acıtıyordu çoğu zaman kalemim bir intiharın eşiğinde uçurum peşlerinde kurşuna dizilmeliydi anlatacaklarım kaleme dizildi ansızın mananın ruhumu kavurduğu anda başladı her şey yazamadım ,sustum susamadım ,yazdım sen usta bir seyyah gibi gelip geçtin hayatımdan ceplerime sığdıramadığım yıldızlara aldırmadan ben bölündüm yaşamın tam ortasından -ateşin koynuna gönüllü giren bir aşkın itirafıdır bu- tüm sıfatlarını adınla silmiş bir kalbin hicretidir ötelere sükutumu göz çukurlarımda biriken yaşlarımla vurdular çocuk düşler savruldu gecenin aymazlığına yaşamdan ürkmüş ölüler yatıyor zamanın yastığında gelişine kurduğum yüreğimde sesini yitiriyor tik taklarım aşk,akça bulutlara tırmanıyor ağır aksak sevmeyi bilmeyene sevmeler yetmezmiş meğer rast kalkmış makamından rastık çekiyor hüznüme kendimi ihbar ediyorum sana sensizliğimi sollayan çığlıklarımla vurdum ben deniz kuşlarını bir gök dolusu yıldız gibi döküldü martılar ayak uçlarıma ağlamadı gökyüzü kendi kayıplarına kara bir örtü çekiyor şimdi beyazını kirletmiş bulutlar şehrin rüzgarlı tepelerinden yere korkmuyorum artık kalemi elinde ,ölü bulunmuş bir şair olmaktan bilsem bu kaçıncı ölümüm kaç kez kaybettim seni kaç kez buldum kaç kez kendime geçirdim bilenmiş tırnaklarımı kaç kez tutukladım sende kendimi kaç kez firar ettim kendimden sana senden kendime can kenarı kaç yolcuğun biletini kestim vagonlar yaktım istasyonlarda gidişini yok kılmak için trenler çıkardım rayından sen bende ölmeyesin diye kaç kez sıvazladım yaralarımın sırtını korkmuyorum artık kalemi elinde ,ölü bulunmuş bir şair olmaktan provaları bitti eylemlerimin gidiyorum yatağına küsen şaşkın bir ırmak gibi heyelanda dağılan uysal bir toprak gibi dalından savrulan solgun bir yaprak gibi gidiyorum |