KARAKOÇ AĞABEYE
İnsanlar farklı farklı düşüncede şekilde
Kimi çoğul takılı kimi özne tekilde.. Ötelere hayal için bir kenara çekil de, Tefekküre adres olan işte akıl: budur, de. Gerdanlıktı her sözü büyük usta şairin, Mana yüklü aşk yüklü edep onun sevdası, Bir başka güzel kaleminde O,satırlar şiirin, Hakkı tutup kaldırmak, yoktu başka davası. SEN…. Yıkılmaz davanın ömür boyu çilesi, Bir Anadolu yüreği, bir dava lisanı. İslam’ın bayraktarı haktan yana gür sesi, Rabbim koy cennetine bu güzel insanı. İman kaynağı, Tevhid havuzu, Mevlana İkliminde Yunus yüzlü dil.. Muhammedül Emin tek kılavuzu, İnandığını paylaşan kalemin kefil… SEN… Giymiştin sırtına İslam Urbası, Kızgındı fikirlerine burjuva zorbası.. Ne Mao’nun pirinci Ne Amerikan Çorbası, Kaşık çaldığın özdü: Türk-İslam sofrası. Başkalarının ağzıyla çalmadın düdük, Kızacaktı inananlara seviyesiz hödük. İslam güneşi doğdu: kaldılar kadük, Bu dava ezeli, ezelden bedük. SENİN: Yoktu kitabında: Ne lüzumsuz övgü ne edepsiz sövgü, Doğru yolun inanmış, cesaretli yolcusu. İslam Ahlak Faziletine ram olmuş örgü, Türk-İslam kalesinin hadimi kolcusu. SENİN: Ne beynin Amerika’dan ne de, Avrupa’dan İthal, Savunduğun her düşünce hak yol İslam davası. Ortalıkta… Fikir diye yutturulan bir sürü muhal, Zehirliyordu insanları Ebu cehil kafası. BU DAVA. Bu dava ağır meşakkatli bir dava, Nefsine tabi olan yatar yerlere, eğilir. Herkesin harcı değil benliğinden sıyrılmak, Kulluğun zirvesidir, kalplerin tatmini. BİLİRSİN: DAVASI OLMAYAN ADAM DEĞİLDİR….. Hayat nefsanî tuzaklarla dolu, Bir tutku nefsaniyet örülmüş bedenlere, Kafalar karışık arzular şelale, Sen âşıktın ta ezelden Hilale… Önden giden atlılar bıraktılar bir yol, Bu yol Allah’ın ipi sımsıkı sarılmak.. Katlanmak yüreklerde kızmak yok, darılmak. Gök kubbeyi kaplamış Allah Sedaları, Tevhide çağırıyor bizi, ezan nidaları. Yılmak yok yıkılmak yok ayaktayız her zaman, Kıyamet kopacak belki de, ahir zaman… Asıl kıyamet içimizde bizim: ölmeden bilmek, Uymamak şeytana, hakkından gelmek. Bir hayat yaşamak dosdoğru çizgide, Bezmi elestte söz verdik ya: dünyada farkındalık, Hayat ne ki? Göz açıp kapayıncaya dek, Çalarlar kapını.. Korksak da başımıza gelecek, Ve ölmeden önce ölmek, ölüm kadar gerçek… Ölüm: gerçek hayata açılan kapı, Bu kapı aralanmadan dünya gözüyle, Çetin bir muhasebe ister, kendinle hesap, Öyle bir hesap ki kendi derdinde, Kimseden yok haberin bilinmez nerde? Rabbim ümitliyiz senden: Sağımızdan verilsin, umulur kitap… Her mümin cennetine gitmek hayali, Senden diliyorum Allah’ım göster Cemali… Uzun gelse de yıllar insan gözünde, Bezmi elestti hatırla durmak sözünde, Nihayet gelir bir gün kapanır defter, Ben hayatta inandım: Kur’an Rehber. EY GÜZEL İNSAN: Sen de inandığını yaşadın hem de savundun, Gün geldi üzüldün,ağladın, avundun.. Bitti işte dünya hayatı: Hakka yürüdün, Baki vatanın olsun, Cennetin yurdu. Nabi Derki: Haki pâki Mustafa’ya yüz süren mesrur olur, Yarabbim: bizim kalbimizi sevginle doldur.. Rabbim rahmetini esirgeme bizden, Hakkın kelamını bırakma dilden…. EY GÜZEL İNSAN: Sevgiliye kavuştun, Hakikat sonsuzluğun emridir… Bil ki her canlı fani, Allah baki, diridir… Bilmediğimiz bir yerlerden gönderildik dünyaya, İman ettik hazırlandık,aldanmadık rüyaya.. Bir rüyadır bu dünya, imtihandır burası, Süslü püslü görünse de, gerçek hayat orası. Ne kadar yaşasan da biter bir gün bu hayat, Mekanın Cennet olsun ,nur içinde yat…. Yusuf Erdoğan |