CİNAYET KADIN !... ( II )Ey !...Sen !... Neden kaçıyorsun gizlediğin gerçeklerinden Böyle tırım tırım kaçarsan kendinden, Daha mı erken kurtulmuş olursun kötü günlerinden Daha mı hızlı arınmış olursun dünlerinin kirlerinden... Tüm günleri tıpatıp aynı yaşamak mı sanıyorsun hayatı sen, Umudunu kestin mi yoksa kendi çıkmaz sokakların yüzünden İmdatçı koz’larıdan sunuyor musun hala erkeklere; Mazinde ki ateşli mevsimin bedenini terk edip gidişiyle, Bittin mi yoksa, bitti mi sen doğru söyle ? Anlaşılmıyor mah cemalinden görüldüğü kadarıyla eski günlere ait tadın Hangi alemlerdesin şimdi, hangi alemler de sen ey cinayet tenli kadın !... Hani bu hayattan kurtulmakta kararlıyım demişti bana o kan rengi dudakların Sahte miydi yoksa etrafa o yayıp durduğun dertlilik imajların Sen…Eyyy !... Sen…Ölüm tenli !...Eyyy !...Cinayet kadın ! Duruyor mu hala aynı yerin de senin o eski kırmızı rujlu mihrabın ?... Duymuştum bir zamanlar, Geçmişinde de var olan, mazinde ki jigola idea’lı ayak takımından Lakin çoktu zamanlar teninden savrukça ateş almaya çalışan, Bir de kim bilir ne kadar çok aç kurtların olmuş yapay “Arkadaşlık” kadron da Daha tomurcukken bile durmadan el sallardın etraflara Devam ediyor mu ki senin o çatlak yapın bugün de hala ?... Saklamadın mı hiç eski güzelliklerinden biraz bugünlerine Her taze gününden bir gıdımcık saklasaydın ne kıyak olurdu istikbaline Hep tedbirsizlikler mi mevcuttur o kara dağarcığın da senin Kalmadı mı bir tek kazanç gençlik yıllarından kıymetini bildiğin Ölümlerle kıl payı yaşarken uğramamak için iflaslara, Yok mudur senin en ufak umut bir tedarikin ?… Bazı zamanlar firar ede ede sağa sola Hani ten bedelin yüzünden uzandığın türlü karanlıkların var ya, Duydum ki oralar da yaşarken sen o çığlık atan daha da çok çığlıklarınla, Biricik aşkını dahi kaptırmışsın yabancı rüzgarların kanlı kancalı tırnaklarına... Zenginliklerini tırmalayan kalleş ruhların ispiyoncu dillerinden Beş metelik harcamadan öğrenmiştim bütün bu sen’lerin çoğunu ben; Üstelik ağızları sana karşı salyalı ve hatta her daim suluyken, Çevrende ki o iki ayaklı gazeteler, Hep böğürüp dururlardı bunları bana kişisel bir iştah ile söylerken... Böylesine vicdansızdır bu hayat işte; Vurdumduymazdır tüm zamanları üstüne bir de Acıyla besletir senin ruhunu, karaborsaya düşer soluğun en sonunda onun elin de Sinsidir, yediği naneleri sana da yedirtirken duymazsın sen bile; Girer hayatının kapısından gizli gizli içeriye Saklayıp tüm hayatın cilvelerini o yapışkan genzine Sinsi sinsi şekerlendirir hayatı senin gibi aç ve hevesli yüreklere Ayrıca da körpecik yaşlardayken yokluklara kanser düşen herkese. Yeter ki inme sen şöhretin köhne başamaklarından aşağıya bir kere, Ne yaparsın ki, kimi hayatların beslediği o kara kan hep böyle; Malum ağbi’likle başlayan bayat yardım talepleri Kadınlıkla bitebilir sonun da bir tanrısız gece de ! Ama bakarsın bazen de olumlu sonuçlanmaz aynı şekilde, Cinayetle de bitebilir bir birliktelik başka suratsız gece de !… Seni düştüğün yerden kaldırmaları karşılığında Bedel isterler tehdit ede ede Kimi varoş pavyonların da ki cinayet tenli kadınları bile, Tırım tırım aratır alimallah öylesi yoz’luktan öte bir hayat sana Asıl o zaman uğrayacaktır en karanlık günler hayatının yanı başına Şunu da bilmiş ol ki; kapın açık dursa da, kilitli dursa da, Hiç fark etmeyecektir sonuç asla, Sızacaktır en karanlık günlerin yine de gelip hayatına... ( III- Bölümle devam edecek…) İ.HAKKI GÜRCANOK |
Neden kaçıyorsun gizlediğin gerçeklerinden
Böyle kaçarsan kendinden,
Daha mı erken kurtulmuş olacaksın kötü günlerinden
Daha mı fazla bahtiyarlığa ulaşacaksın dünlerden
Hayatın tam içinden kaleme dökülen dizeler bu muhteşem bu anlatım
saygılar üstat saygılar