Mektup
’ben’,o tanıdığın kişiyim.
hani o ölümlere fıkralar anlatan çocuk. laf salatasına hüzün doğrayan adam... o bildiğin paslı hayatımın ortasında, yaşa(r) maya devam ediyorum... hiç birşey değişmedi. ve hiç bir yanım yenilemedi kendini astarım terzisini arıyor. destanım senaristini.. bütün umutlarım kederle solmuş. bütün oyuncaklarım kahverengi ve siyah. kaç kez tarasamda,tel bir fırçayla geleceğimin gözlerini, parlatamıyorum. kanatıyorum... aslında, gerçek bir savaş meydanınn ortasında kerpiçten bir gökdelen yükseltmeye çalışıyorum. ve her çıktığım katta bir alttakini çökertiyorum şunu çok iyi biliyorsun ki eski dostum. hala bir ’amele’yim... evet öyleyim... ne bir aşkı tanımlayabildim. ne sona ermiş hayatımı... topladığım hiç bir çiçek penceremde büyüttüğüm hüzün kadar güzel kokutmuyor odamı... ve korkutmuyor o hüzün asla solmayacağı için yeni kokular aramasına gerek kalmayacağını bilen ruhumun kanatlarını... kimse anlayamaz dostum. hiç bir gökyüzü, vakitsiz batan bir güneşe hesap soramaz ve hiç bir perde. tenine ışık değmesi için yalvaran bir duvarın feryadını duyamaz.. ister soyut yanından bak ister somut yanından bak ister soyup yakından bak gerçeğe... yaşam bir labirent çıkışı arıyorum ölmek için zamana ihtiyacım var... 10.07.2007 Mustafa Durukan |
TAbi bu güzellik şiire yansıdı
Tebrikler