SustumBen yalnızlığımı sana borçluyum kendimle hesaplaşmalarımda bundan Yüreğine kanıp, hayallerin ardından koşmam vede dualarımdaki aminlerde her biri senin eserin sayende ve aslında mutlu olabilirsin ilelebet, nasılsa suskunum ben bu saatten sonra. Ya sen sorsam ki sana, suskunluğuma bülbül olur musun her sabah seherde öten ? Güne bir merhabayla başlıyorum Kelam ister miyim bir selamdan başka. Devrik cümleler kurdukça ben sen anlam verebilir misin, her kelimemde mana bulabilir misin ve anlam katabilir misin kendinde birazcık bana ? Tadilatta yüreğim desem bir tuğlada sen koyabilir misin, gelirmişsin en yalın halinle saf sade ve yalansız...? Yoksa pusuda mı Beklersin, veya siner misin kendi kuruntularının gölgesine. O ne dedi kim nerde, kiminle... Ve soru işaretleriyle mi süslersin yüreğini benliğini, aramazmısın içinde ki beni ? Aşık Veysel misali ’uzun ince bir yolda yürüyorum’ ’gece gündüz... Yoruldum mu sanıyorsun yoksa yine yanlış mı anladın beni senden kaçışlarım belki de sana götüren adımlarımdı bir hikâyeden alıntı değildi anlattıklarım, yazdıklarım, yaşadığım, yaşattıkların tıpkısı bendim sana doğru adımladığım, suskunluğumdu sana seslenişim, Peki neden duymadın ? ’ Çok mu soru sordum peki peki SUSTUM ! Ben gönül penceremde yağan yağmurları izlemeye devam edeyim... Kim bilir, Belki diner bir gün ve güneş ile taçlandırılır gönlüde ki pencerem ! 23 haziran pazartesi 2014 Filiz Aktaş |