Havada Hüzünlü Bir RapsodiBeşik manileriyle büyüdük biz cevizli sunaklarda, adımız çocuktu bir zaman Rüzgâr biçerdik öykülerimize, yamalı yelkenlerle savurdu bizi uzaklara hazan Dingin ırmaklara serptik yaşam küllerimizi, kopardı birbirimizden hain zaman Kıymık tene battı acıdık, yüreğimizdeki mahşeri kalabalık şimdi kıyamlı isyan. Ninniler söylerdi analarımız yün eğirirdi ninelerimiz türküler dillerde hüzünlü aşktı Gönülleri pekiştirirdi an, derdimiz hüzünleri defetmek, sevdayı ırmaklara akıtmaktı Sevişiyordu rüzgârlar, işimiz sokaktaki ağaçların üzerindeki yapraklar kovalamaktı Kim bilir yaşadığımız mevsimin adı kayıp bir ilkbahar, belki de hüzzam sonbahardı Çizgiler akıp gidiyor nesli tükenmiş turnaların ardından, usumuzda yalnızlık bildirileri Sevgiler tutsak asma kapılar ardında, acılarla mayalanıyor alnımızdaki keder çizgileri O mor dağlarda kaybettik aşkın ruletini, delik sandallarla geçemedik fırtınalı nehirleri Gece esniyor sol yanımda yar, acır oldu asırlardır göğsümdeki unutuluşun dikenleri Keşmekeş sokaklar bir bir hesap sorar gibi üstümüze geliyorlar, yaktık bütün gemileri Acıtan yalnız dikenler değil yar, bakışların cam kırığı gecenin karanlığındaki melankoli Sisli akşamın cehennem soğuğunda kangren hüzünler ne ki, azaplar sardı çehremizi Geçmiyor saatler, gelmeyeceksin belli, gelmeyeceksen gittiğin yere gömsünler beni Zılgıt sesler taşıyor insanlar uzaklara çürümüş tabutlarda, havada hüzünlü bir rapsodi Gönlümde ezik bir kahkaha, ezilmiş çayırlarda melankolik sevinçlerin tamtam sesleri Güneşi geçiriyorsun tülbentlerden, bulutların yelesinde gümüş rengi bir yağmur sesi Uyan yüreğime aşk bakışlı yar, günahsız topraklara göm sonra sana sevdalı bedenimi Selahattin YETGİN |