Yıkılır Bir gün Sırça SaraylarMilyonlarca fotoğraf karesinde hep aynı gözyaşı Bir yer bulup kendime, iliştim o dramın yüreğine Ölüm, yıkık köprü ve delirmiş kanlı bir kanyondu Şurada öylece uyuyor, elleri yüzleri kirli adamlar Ne içimdeki eriyik, hangi yangının külü içimi üşüten! Bir çentik daha atılıyor ıslak kâğıtlara, arkada çığlıklar Can evimiz kanıyor, o derin uçurumlarda pazarlıklar ‘Babam niye gelmedi!’ diyor saf ve masum çocuklar Uykusuz bedenlerde tükenen umut, çoğalıyor ağıtlar Dil lal olsun susarsak, hangi anıları taşır iğreti tabutlar! Dağda üşüyor laleler, ölüm madeninden zehir yükseliyor Genzimde karbon irini, gündüz ile gece birbirine karışıyor ‘Kanatlarımı çöz anam, cennet melekleri gelişimi bekliyor’ ‘Ağlamayın ağalar, paşalar, sahte gözyaşları ağrıma gidiyor’ ‘Dudağımdaki öpücüğü silmeyin, ateş düştüğü yeri yakıyor’! Hiçbir yumruk acıtmaz canı, hangi tekmeyle bozulur mertlik! Öfkeyle yapılan helva nahoştur, acıları safa dizebilir mi çentik! Miadı dolmuş masallar ülkesindeyiz, düşlerimizi alamaz metelik Yüreğimizdeki duayla uyuyun maden işçileri, kader diyemezdik Yıkılır bir gün sırça saraylar, Allahın sillesini ruhlarınıza bahşederiz! Selahattin YETGİN |