HÜZNÜN BUĞDAY TENİ
Bu tenha şehrin,
Dipsiz masallarındaki bir düşte: Bu gece, Ellerinden usulca bırak! Her gerçeği. Hatta ekmeğe çalınan çikolata hesabı, Çalıp dur! Her bir anını, Yalanların ruhuna ve Hüzünlerin buğday tenine. Belki de gözbebeklerinin Parçalı bulutlu bakışlarında Hiç durmadan yağmasına, İzin ver! Takvimlerini hasta eden tüm sessizliğini: Yalnızlık denen şarkı, Dudaklarından öpüyorken. Ama her şeye Hatta her ihtimale inat! Bırak bu gece, Dağınık kalsın: Her yarının, her yaşayacağın Belki de Her dileğin. Bırak öylece dursun! Senin sandığın, Her şey. Şimdi gece, Uykuya daldığını sandığın, Siyaha teslim şehrin kaldırımlarında: Bir anda çörekleniyorken En azılı karanlıkları, en ürkütücü kuytuları Hatta en karamsar cümleleriyle birlikte Ömrünün çöplüğüne; Yüreğinin etine, Bir bomba gibi hatta bir kurşun gibi Zamansızca düşsün! Damarlarına enjekte edilen, Bir acı; Ve çehrenden dökülen Yoksunlukların deminde: Başı öne eğik ümitlerinle birlikte Yürü usulca! Bir gün seni bulacağını bildiğin, Ayrılığın kollarına… Barış Ünlü... (şiir işçisi) |