İzlerim....
İzlerimi karla örttüm
Türküler söyledim güvercin tellerine Kekliğe mor leylak bandım Nefesim pîrlere dem tutar gayrı Sazıma bir tel ekledim Yarimden bir buse ile Gözlerimi aklına mimledim Yandı gönül sevdan ile Dalgaların getirdiği inciler soğur bu rıhtımda Kör bir mavzer şakaklarımda dudaklarımda Kitapların arasına bıraktılar Homerosu Tarih düştü kefen yargıcının pusulasına İzlerim Tarih kokar İzlerim Yanlış kaderimi Gözlerime çektiler yalan mürekkebi Bana anlattılar yalan yanlış serüveni Okuma bakayım Bir harf düş hakikatten Zararı olur mu menfaatten Sahte kadınların dokuları Bir gecelik demleniyor yıldızı Ve güneşe serpiyorum avuçlarımı Yağmur diye kandırıyor kan pıhtısını Güvercinler balkan mevsiminde Bayrak tutan pencerelere buğu çiziyor 1912’den kalma bir karapınar Mazlumların dlinden çağlar durur Adı ayrılık olan kahpelikten... Sonra biri gelir yeter ! Zeybeğim kara talihine beni de al Seni göklere çıkartalım derken Göklere emanet ettik Mazlum bedenini Kalorifer borularında zatürre olmuş Fuhuş ile karanlığa batarak Bir put gibi mecali olmadan duran Güzel delikanlılarımız Garp dişlisi çıkrığındaymış meğer Karanlığa gerek duysaydık Hilal uğruna mahpus yatmazdık Ve rüyaya başlarken güneşin çocuklarına Mehmedin elifbasını okutmazdık Bir türkü yüzünden çizildi kaderimiz Kışlanın etrafına süngüler koydular Güvercinleri kıskandırır bir gülüşümüz Çifte gül verir tesbihe şefkat dolar dört yanımız |