Acı'nın Tarifi
Bir Nisan akşamında şiire idam yazdılar
Korktu ve sindi ay karanlığına Artık gelmezdi öyle güzel tümceler Artık buhranı anlatamazdı zincirler Gölgeleniyordu ömrüm Bir serüvenden süvarileri çıkararak Heves ediyordum Susarak... hıçkırararak... parçalanarak Beni vurun gömün karanlıklara Harfleri başucuma koyun ve gidin Amansız bir hastalık olsun adı Dilimde eski güneşlerin tadı Merdivenler kurduğum yüreğime Hakikat kokusunu içerek girdim Yalanları heybeme ektiğim gece Kimliğime bildiriler serptim Haydi kalem rükuda dur Harflere Ka’be yaz Durma üşenme ne olur Susmak sana yakışmaz Telli duvaklı gelin ettim seni Alnında altın yok Fakirin parası olmazmış Şairin hediyesidir namus yongası Celladıma selam eylerken Göz kırptığım her bulut Bana doğacak güneşleri anlatır Sevda mı ? aldanma yüreğim Yalan rüyalarda sevda mı olur ? Kundaktaki bezime işleyen ilahi düstur O koca yadigar-ı elem Türküyle dem tutan saz dağarcığım Gider gelir beni bulur Öyle ya öpülesidir alnı mabedimin Sancak dikilmiş kilitli mahreminin Zincir-bend halkasıdır alemin Doğruyu gösteren tüm ışıklar Sabır imanın yarısıdır Şiirin papatyası... Gönlümdeki sürgünün mahyası Özlemle çizilen mapus duvarları Öfkelenirdim geceleri seni bulamadığımda Kan kokusu duyardım her solukta Dünümden vazgeçtimde her anımda Çınlar sesin bu ebediyetler çağında Düşlerde bembeyaz âlemde zifir Ben kendi kendime tutsak Neredesin be kafir ? Aşkın milyon yıldır yasak Semalarında mor bulutlar bulunur Kerbelası hüzün olanın Yüreğime gelir matemin yağmurları Kimsesizlik beni bulur Olur ya düşersem gurbet ellere Kemikten duvar ördüğüm günlere Hatıramı bırakıp da yâd ellere Sarma yaranı ey nişancı ! Vur beni baştan yarat Sinemdeki öp öz acı |
tebrikler..