" on altı "Cigarasının küllerinden öptüğüm kasavet Son bir kez hücresini öksürttüğünde Yağmur ıslaklığı kadar nefes alabiliriz demiştim sana Gökyüzü sadece güvercinler içindir çocuk Analarımız hırka örer ama biz hep üşürüz kefen beyazıyla Ömür hâlâ ergen sivilceleriyle patlıyor Biz ise üç adım voltasındayız kurşun seken kaldırımların Kendi ciğerini parçalayan eylüller gibidir mevsim Sararmış yaprakların ardına düşüpte gitme Ebu Bekir’in kulağına sadakat fısıldayan anka kanadında ölürsek Haki yeşili parkalara gün ışığı düşmez Bahçe duvarlarına yazılan özgürlük sloganlarına yaslasak sırtımızı Ve hançeresi yırtılırcasına bir kahramanlık türküsü söyletsek, Bütün masumluğu ile mağrur dağ yamaçlarına Ancak soğur namlumuzun sıcaklığı Bir asır daha dayanmalısın sarı saçlı çocukların gülümsemesi için Filistin askısında kırılır gül dalı Ki çığlığımız coplanınca öperiz acılarımızı alnından Seni sevgililerin el ele gezdiği sokaklar tanımamışsa, somurtma Ali’nin alnının değdiği seccade kokulu çocuk Son nefesini veren martılar ne kadar beyazdır bilinmez ama, Deniz hep maviliği kadar ılıktır Mamak soluklu analar ağlıyorsa hâlâ Gözyaşlarından utanan adamlar gibi yaşadığımızdandır Bir kez daha doğurursa seni anan Abdestli emdiğin süt’ün hakkı için Yine bu cennet vatanı satmadan öl Son peygamberden aldığın görevi aksatmadan öl Cellat diline yakışmaz ismin Sütten yeni kesilmiş bütün çocukların kulaklarına üç kez fısıldanır Yaş on altı Ceketini omzuna atmış hayatla Kısacık şu ömrün topuğuna basıyoruz uytun ............. |