SEBEB-İ ŞEKVÂMSukunluğun Arkadan kenetlenmiş elleriyle Gözü bağlı sehpâlara yürüyüşüdür Despot bir anaçlıkla Helâl etmediğim emeklerimin Kalemin kırılışıyla Yitişi tükenişi terli nefeslerin Sanık sandalyesinde Susma Kurur damarlarımda sızan Kavuştak tutkularımın rengi sen susunca Aynalarımdan Çakıl taşı kırıklığınca yüzüme savrulan sesin Suskunluğun Mezar taşlarına kazılan ismi herkesin Serseri bir hâyâlin Demir ökçeli ayakkabıları altında ezilir ellerim Yasaklı yazılar kustu diye öfkem Sararmış çürük dişleri arasında öğütür Meftûnu olduğum rüzgârları Namusu kıyık keş sokaklar Sonra tükürür duvarlara Hayasız arsız bir argolukla Susma Kartuşundan sıyrılmış göçebe bir kurşunun Eprimiş kafatasında Otlak arayışıdır kısraklarına suskunluğun Bedenime dar gelir Küçülür Acemi bir terzi makasıyla biçilerek Heder edilen erguvânî gökyüzüm Hangi yana döndürsem kanadımı Sıyırır kanatır çehresini gecenin Gece ki Anasıdır Doğurganıdır şiirselliğimin Yıldızlar takılır ayaklarıma Yıldızlar En ilhâmlı yanı sessizliğin Seni çekiyorum yaşamın parağrafbaşına Her satır seninle başlayınca satırbaşı Anlamlı Dokunaklı Kalıplı Kirpiklerimi aralasan Dökülür mendiline Kan vadisi gözlerim suskunluğunda Susma Dokun haydi gözyaşlarıma sülün parmaklarınla Her damlası Kundağa düşen Bir şiiri büyütür parmak uçlarında beyit beyit Kalınca bir Divân’dır artık ellerin Çevir sayfalarını ellerinin Ve Oku beni yeniden Yamacına tohum atıyorum Uçları kırılmış tırnaklarımla Topraksızlıktan solan bir papatya acziyetiyle Azâd etme kelimelerini Kayşayıp düşerim Dudaklarından sızan her heceyle Mor boşluklara Zehirlerim Yüreğime çekirge sürüsünce dadanan Evrenselliğini yitirmiş tüm yerel gitmeleri Alnımda Bir vakanüvis kalemiyle yağmalanmış Tarihçesi kadersizliğimin Davud’un sapan lastiğine gizlediği Câlutî bir bitişi yollarım zamana Mavzer kızıllığıyla suskunluğunda Suskunluğun Kangrenli dalgaların Suyu kokuşmuş Haliç’e boşaltmasıdır Issız kıyılarımı Vurma kıyılarıma Kalansız 3’e bölünmüşlüğümdür suskunluğun Bir yanım Eli mızraklı kanı kurumuş Zâlim Bir yanım Filistin’de kolu taşla kırılarak bedeninden koparılan Mısır’da tankla kıyılan Mazlûm Havaya asılı bir salıncağın gelgitliğine vermiş kendisini İşlem sonrası artakalan savruk yanım Susarsan Gurûba varmadan Süpürür ayakizlerini kaldırımlardan çöpçüler İbrişimlenir Sicimlenir dilde söz bir kazaz hüneriyle Türkülenir tende susuzluğu çöllerin Kapımda kar kesen Yağmur kesen Tûfân kesen elleri Nisan’ın Susarsan Sırtlayıp ayaklarından birkaç yalnızlığı Çekip gidesi geliyor Bu soytarı hayattan İnsanın |