28
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
4071
Okunma
---------------------------------------------
ŞAİR ARKADAŞLARIMIN KATILIMLARI.
----------------------------------------------
BİZE NAZAR MI DEĞDİ?
Şeytan musallat oldu uzaklaşınca dinden
Hedefi şaşırmışız habire koşuyoruz
Herkes temizlik yapsın önce gönül evinden
Neden elin eşiğin habire deşiyoruz?
Ayaklar baş oldular, başlarda şimdi ayak
Eşi dostu kayırdık onlara çektik kıyak
Küfüre rahmet dedik baştacı oldu dayak
Arkamızda dayımız var diye şişiyoruz
Ne küçük seviliyor, ne büyüğe saygı var
Her şey dünya telaşı yüreklerde kaygı var
Vicdanlar kararmışlar; ne bir his ne duygu var
Bozduk ölçü tartıyı haddimiz aşıyoruz
Soytarılar çoğaldı bakmaz kendi haline
Durmadan kuyu kazar ne geçecek eline
Başkasının suçunu dolamışlar diline
Kabuk tutmuş yarayı neden hep kaşıyoruz
Kınalıyı es geçtik, hep süslüde gözümüz
Bunca halt işliyoruz, kızarmıyor yüzümüz
Özümüzü terk ettik, ondan geçmez sözümüz
Kalpte sevgi yerine nefreti taşıyoruz
Yusuf der ki yüzümüz güler bir gün inşallah
Doğru yolu bulandan eylesin bizi Allah
Sevelim sevilelim gelin haydi Bismillah
Koşun elele verip beraber coşuyoruz
Yusuf Giraz
----------------------------------------------
PERDE KALKTI ARADAN
Kiminin kaleminden damlıyor al kızıl kan
Çekmişiz kılıçları, yarayı kaşıyoruz
Ateş sarmış bacayı, yanıyor bütün her yan
Nasıl geldik bizler bu oyuna şaşıyoruz
Bilip-bilmeden atıp-tutar binlerce kişi
Kardeşi kardeşine düşürmek onun işi
Kafamıza, gözümüze fırlatıyor taşı
Sanki ölümlerden ölüm beğen yaşıyoruz
Fitne girmiş araya, revaç artık düşmanlık
Kimse duymuyor yaptığı işlerden pişmanlık
Hayatları karartmak basit, hatta bir anlık
Eller yumruk yukarı, dinamit döşüyoruz
Kırıldı mızrap, telim, inlemiyor hiç sazım
Akrabalık yok olmuş, dosta geçmiyor nazım
Halimiz sos veriyor nasıl gülsün ki yüzüm
Hazan vurdu kurudu yaprak gör..! düşüyoruz
NURANİ unutulduk, selam kalktı aradan
Arkadaşlık, ahbaplık yapmacık hep sıradan
İşlerimiz karmaşık, yardım etsin Yaradan
Allah muhafaza...! Cehenneme koşuyoruz
Osman NURANİ
----------------------------------------------
BİZE NELER OLDU BÖYLE?
Eskiden belli idi yârenim kim, düşman kim?
Bir şeyler oldu şimdi, karman çorman tüm işler.
Belli değil tövbekâr, nâdân olan, pişman kim?
Sırtımdan vuran kimdir, kimler kalbimi şişler?
Bize bir şeyler oldu değişti tüm umutlar.
Bayram-seyran değişti, değişti bak tüm kutlar.
Deve çoktan yutuldu, çoktan bitti hamutlar.
Şimdi moda yamyamlık, insan insanı dişler.
Erkeğimiz Nurullah, Kadınımız Nuran’dı.
Ne hanemiz tarumar, ne fikrimiz virandı.
Hedefimiz Turandı, rehberimiz Kur’an’dı.
Bize bir şeyler oldu, değişti bütün düşler.
Saçlarda postiş şimdi, hani benim örüğüm?
Demir dağlar delmiştik, hani benim körüğüm?
Kürdüm ayrı saz çalar, bir acayip Yörüğüm.
Arifane yok şimdi fast foood oldu tüm aşlar.
Gangam styl le coştuk, unutuldu bizim saz.
Ozanın sazından da almaz olduk artık haz.
Koyun dedik millete, bidon kafa, beyni kaz.
Timsahların gözünden iniyor şimdi yaşlar.
Bize bir şeyler oldu, nasıl böyle dağıldık?
Bizler birbirimize böyle düşman değildik.
Menfaat bir noktaydı, virgül gibi eğildik.
Gözler öfkeyle bakar, çatılmış yine kaşlar.
Ne şakirdiz ne zakir, ne hâmid, ne kâniyiz.
Cürmümüz olmasa da potansiyel caniyiz.
Aklımıza hiç gelmez: Faniyiz be faniyiz.
Mezarlıklar dolusu kimindir mermer taşlar?
Nisyana terk eyledik Haktan gelen buyruğu.
Vatan burda dururken olduk yadın uyruğu.
Üç buçuk madrabazın kuyruğuyuz kuyruğu.
Bize bir şeyler oldu, kime eğildi başlar?
Bize bir şeyler oldu aşmadık bendimizi.
Dostu düşman belleyip gösterdik fendimizi.
Oysa akrep misali soktuk hep kendimizi.
Belli değil kim canlı, kim hayat süren leşler.
Sami der ki bir ateş dolaşsa da sinede.
Ümidi kaybetmemek lazım gelir yine de.
Mademki el açan var Mekke’de, Medine’de
Bir gün elbet doğacak ufkumuzdan güneşler.
Sami Biberoğulları
----------------------------------------------
BİR HALLER OLDU BİZE
Biz ervah-ı âlemde, Hakk’a kesin söz verdik
O nurun etrafında secde ederken birdik
Bir haller oldu bize; çıkmaz yollara girdik
Aslımıza tezatla benliğe düşüyoruz
Güneştir Muhammed’im, sahabeler sitare
Tek bir yürek gibiydi, küfre karşı yekpare
Birbirimize girip dağıldık pare pare
Cehennem yollarına kızgın taş döşüyoruz
Aşk ve sevgi yolumuz haramilerle dolmuş
İman ehli olanlar idama mahkûm olmuş
Ortalık hainlere, sahtekârlara kalmış
Rotamızdan sapmışız, belâya koşuyoruz
Nerede mazimizin özgür ruhlu atları
Şimdi kuşların bile kırıktır kanatları
Atası maymun olan garabet kubatları
Marifet sayıp sırtta gönüllü taşıyoruz
Gönül Kâbe’si viran; dürüstlük hak getire
Elde sıfıra sıfır hep bitire bitire
Nefis terbiyesinde edep gelmez hatıra
Tövbesiz ve şükürsüz gaflette yaşıyoruz
Allah’ın adaleti er - geç tecelli eder
Putundan vazgeçmeyen, onunla nâra gider
Firavun âkıbeti ibret almaya yeter
Öyleyse neden doğru yollardan şaşıyoruz?
Aciz Mithat, merhemi çalıyor curuhuna
Aldırmadan Deccal’ın hilebaz güruhuna
Artık sahip çıkalım Çanakkale ruhuna
Görün bakın, o zaman nasıl da coşuyoruz!
Mithat Kararmış
----------------------------------------------
SEBEB-İ HİKMETİ VARDIR!..
Ey dost! Mücella Hanım, yazmışsın ahval nice
İster üzül ister şaş, sebeb-i hikmeti var
Bize ne oldu diye ben de düşündüm ince
Rahmetsiz geçtiyse kış, sebeb-i hikmeti var!...
Mushaflar duvarlarda asılı dura dura
Kabirlerde okumak, süslemek geçti hora
Vicdanın sesi sustu, çılgınlık oldu fora
Amellerin içi boş, sebeb-i hikmeti var!...
Yakiyn idik Allah!a kulluğun mucibince
Ferdiyetten uzaktık,cemaattik mü’mince
Velhasılı çözüldük, böyle değildik önce
Alıyorsak soğuk duş!,sebeb-i hikmeti var!...
Masiva sevdasına kapıldık seri seri
Köşe dönmek revaçta, horlandı alınteri
Çakma fetvalar ile paklandı haram kiri
Bir verip beklersek beş, sebeb-i hikmeti var!...
Fakire kurban kestik, cız-bız yaptık közledik!
Nimete kusur bulan dizileri izledik
Ahireti unutup saltanatı özledik
Ruhlar sıska- nefis şiş, sebeb-i hikmeti var!...
Ölene dek cancağız, kalmak istedik yağız!
Göğüsler silikondan, botokslu dudak ağız
Yılan zehiri ile şükür ki hala sağız!
Gusleder mi çakma diş, sebeb-i hikmeti var!
Formülüne uydurduk vermedik zekât fitre
Yaptığımız yardımlar ummanda oldu katre!
İnsanlık ayıbının üstünde altın setre!
Gözümden akıyor yaş, sebeb-i hikmeti var!...
Hoş göre göre başlar, çıkmaza sapar yolun
Hak’tan kuvvet almazsan, taşımaz kopar kolun
Küreği boşa çıkar azgın nehirde salın
Ayak ayrı- ayrı baş, sebeb-i hikmeti var!...
Bir bir dökülüyoruz, tükenmez daha saysam
Ben de sessiz kalırdım şu kör şeytana uysam
Bir ucundan başlasam, yerli yerine koysam
Düzgün ahlak- doğru iş, sebeb-i hikmeti var!...
.........
Hakikat baş müsebbip, zulme uyanan Deccal!
Yıldız hesaplarıyla biçer dünyaya ecel!
Haydi dua edelim; Allah’ım kuvvet-mecal!
Gördü isem kutlu düş, sebeb-i hikmeti var!...
Ayşe İzci Coşkuner
----------------------------------------------
GELENLER VE GİDENLER
Bize ne oldu dostlar, nedir bu çıkmaz kirler?
Bin natır keselese, del’etmeğe gelirler.
Menfaat tahminiyle yaklaşılır “dost” diye,
Hakikati kırk pula fal etmeğe gelirler.
Yoluna gidenleri doğru yoldan çekerek
Bir adım attırmadan ‘kal’ etmeğe gelirler.
‘Filimlik’ bilim satan bazı Doç.lar, Prof.lar,
Samanlık ayinini fol etmeğe gelirler.
Dostluklar çekip gider tek kuruş hürmetine,
Ödünç aşklar gözleri çöl etmeğe gelirler.
Daha da uzak olur odak uzaklıkları,
Aynalar kır saçları yıl etmeğe gelirler.
Tarihi, bir karnaval ayini sanan sürü,
Bin yıllık Rapunzel’i kel etmeğe gelirler.
Bazı yarı kütükler tam kütük olup çıkar!
Koskoca bir ormanı dal etmeğe gelirler.
Aklın ve alnın teri çalınır; biri sanat,
Biri ‘referans’ diye dil etmeğe gelirler.
Uydurur kitabına velâkin bazıları,
Minare kılıfını yol etmeğe gelirler.
Komşular, komşuların külüne muhtaçmış ya,
Menfaat günlerinde hal etmeğe gelirler.
Komşu ölse, çok sonra ekranlardan görürler.
Timsahın gözyaşını sel etmeğe gelirler.
Fıçı fıçı göbekler “Açız!” diye haykırır.
Gönlü toklar, Zehrini bal etmeğe gelirler.
Bazıları baharı zül etmeğe gelirler,
Bazısı kara kışı gül etmeğe gelirler.
Sanal âlemde başlar aşkların dik âlâsı,
Mahremiyet zırhını tül etmeğe gelirler.
İffetsizlik, çağdaşlık forsuyla aklanır da,
Bütün mahrem sırları dil ‘etmeğe gelirler.
Beyni güdük cüceler, bin yıllık tarihimi,
Dizi dizi budayıp kıl etmeğe gelirler.
Yeraltılar geçilmez, tefeci bolluğundan,
Tek kuruş meteliği çil etmeğe gelirler.
“Dayıcığım” dediğin ayının kuyruğunu
Köprüden geçirecek sal etmeğe gelirler.
Beterin beteri var, akletmez mi kuloğlu?
Bizi birbirimize kül etmeğe gelirler.
Demokrasi, kırk nikâh arta kalan bakire,
Gönül kapılarına zil etmeğe gelirler.
Şanlı ecdâdımızın sonsuz ferâsetini
Bir arpa boyu yolla yel etmeğe gelirler.
Vefâ, dünden topladı pılısı, pırtısını.
Yerine yalan, riyâ bol etmeğe gelirler.
Tehdit kokar istemsiz “Al gülüm, ver gülüm”ler.
İmân kardeşliğini pul etmeğe gelirler.
Tağut oldu kardeşi kardeşe düşürenler
Aslında onlar bizi sel etmeğe gelirler.
Katran kalpli Tiranlar, İslâm nurundan korkup
Canları bin bir lime tel etmeğe gelirler.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.”
‘Beş yüz yirmi dokuz’u al etmeğe gelirler.
Kan kuduzu kefere, kan içme töreninde
Vicdan ve dilinizi lâl etmeğe gelirler.
Onların Kisra, Leheb, Neron olmaktır düşü,
Bizi bize kırdırıp mal etmeğe gelirler.
Hiç doymadınız kana Batı’nın kuklaları!
Sizin de kanınızı göl etmeğe gelirler.
Aç kalınca en güzel koyuna kıyar çoban,
Cenazeye, ‘do, re, mi, sol’ etmeğe gelirler.
Çiğdem Kader
----------------------------------------------
AKLIMIZ ŞAŞIYOR
Fidanlar yere düştü; analar kan ağlıyor.
Kimimiz hırsla dolu, tekeden süt sağıyor.
Menfaat kavgasından hep başımız ağrıyor.
Canlar uçup gidiyor; bizler alkışlıyoruz.
Ne mânayı anladık ne de nefsimiz doydu.
Gözümüzü fırsatçı, hain kargalar oydu.
Kimi şuur yoksunu, tuttu, vatanı soydu.
Sanki aklımız durmuş; sonradan şaşıyoruz.
Gidişatımız kötü; hasatlar saman oldu,
Nefretin ateşinde sevgimiz duman oldu.
Kimi bayram ederken, kimi gül gibi soldu.
Ahlâksızlık diz boyu; kalpte taş taşıyoruz.
Namussuzlar rüşveti kendine hak biliyor.
Şükürsüz hâlimize şeytanımız gülüyor.
Günahlar prim yapmış; sevap eksik geliyor.
Besmeleyi unuttuk, Kur’an’sız yaşıyoruz.
Mehmet Akif Aksel
(Kayıp Âşık)
Evvel böyle değildik; bir hâller oldu bize
Ayarımız bozuldu; frensiz yaşıyoruz
Allah rızası için gelelim kendimize
Yücelmek varken niye zillete düşüyoruz?
Ne kadınımız kadın ne erkeğimiz erkek
Orta yolu bulan yok: ya saldırgan ya ürkek
Birlikten kuvvet alsak savrulmazdık ki tek tek
Yaman çelişkimize ne yüzle şaşıyoruz?
Hani durulurduk biz yaş kemâle erince
Usûl erkân, yol yordam değil yerli yerince
Hata yapan müminin açığını görünce
Kapatmak şöyle dursun, altını eşiyoruz
Kimi şişer, semirir, kimi de lokma sayar
Kimi ihanet eder, kimisi sözden cayar
Dost sırtından hançerler, kardeş gözünü oyar
Sevgisiz kaldı yürek; bu yüzden üşüyoruz
Kaç kişi kadir kıymet, sabır, şükür biliyor?
Paranın yüzü sıcak; haram tatlı geliyor
Emeksiz nimetleri bir kalemde siliyor
Helâli tek celsede, temyizsiz boşuyoruz
Ecdada denk nesiller olamadık; ne fayda?
Onlar çelik oktular, bizse kırıldık yayda
Utanç tablolarını geçiriyoruz kayda
Nefsimizin peşinden meçhule koşuyoruz
Mücella Pakdemir
3. kitap şiirlerimden
5.0
100% (30)