Eski Bir Hiyeroglifsin SenNe zaman bulutları okşasam, avucuma tutunur saçların Yağmurun oluşturduğu minicik göletlere şiirler atarım umarsız Ve göçmen kuşların ardından umutsuzca öylesine el sallarım Hangi kapıyı açsam, hangi kapıyı çalsam umarsız bir hikâye hayat Devrilmiş medeniyetler erdemin kabuğuna saklanmış asırlardır Bezgin hafızamızda kaybedilmiş ve hiç kazanılmamış savaşlar Kimin kimi sevdiği, kimin kimi öldürdüğü belli değil İşte bunun için seviyorum elemleri ve sessizliği Bunun için bekliyorum mevsimlerin ellerimden kayıp gidişini… Bilirim ki uyanınca yalnızlık uykularından apansız Mevsimler yine değişecek, ayrılacak kabuğundan Ağaçlar solgun uykusundan uyanıp yeşile bürünecek Ve ben kınalı yüreğimin aşka sürgün türküsünü Seni düşleyerek söyleyeceğim.... Bilesin ki aşk bakışlı! Nehirler korkak ve cesaretsiz akarlar aşka Benim sularım onlara sert gelir Dağılırlar, paramparça olurlar Köpüklüdür benim sularım Kimi coşkulu, kimi hüzünlü Bir çırpıda hiçe sayar ölümü… Anla ki aşk bakışlı! Benim coşkularım terli geceler gibidir Aşikâre bir düşün sarılışınca hoyrat Dağıtır aşkın saçlarını yayları kırık bir yatakta Er sabahlar gündüzü emzirmeden gecemiz olur Karanlık çökünce gözlerini ararım yeniden aşkın Ve uzanırım hazla kavrulan dillerinin yelesine… Eski bir hiyeroglifsin sen, güneş içen avuçlarımdan Küskün ışıltıların rüzgârla işbirliği yapması belki de Papatyanın solgun yapraklarına sığınan bir ağustos böceği Parçalanmış kapıların ardında yüreğimin sesini dinleyen Ve ölümsüz öykülerde yüzünü aşkla öptüğüm bir sevgili… Seni düşündükçe ben, anlar suskunluğu vurur Yüz hatlarından sular, seller, seviler geçer Her kırışmışlıkta yaşama kanatlanır kuşlar Ve kanatlarında taşıdıkları yaşam polenleri Kirpiklerinde derin bir gizem, Dudağının kıvrımlarında öldüren bir zehir Gözlerinde cömert panzehir Hafifçe titrer dudağın Binlerce yıl ötelerden gelen bir edayla sokulursun nefesime Kaşların Mezepotamya’dan, gözlerin Çin Seddi’nden Ellerin Orta Asyadan atlılar getirir Bir bakışın, bir öpüşün yar Bu bedene cenneti ve ölümsüzlüğü verir… Selahattin YETGİN |