sana/sadece sana..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir kapı aralığından tedirgin bakışlarını izliyorum..henüz kırmadığın aynalardan..gitmiyor ve gelmiyorsun/eksik adımların/eksik topuklarıyla..altdudağını alıp dişlerinin arasına, savurup saçlarını n’densiz rüzgarı bekleme..sabırsız kanatları böyle yorulur kuşların ki vur kafanı yastıklarına..ben,bir uyku bulamadım hiç tarifsiz ki tabirlerin derinliğine düşüyordu her rüya/anlam..eksik tanım ve hal..sıra sonu öğrencilerinin resmi törenlerde konuşmaları gibi tutamadım ne yüreğimde nede aklımda çünkü/işte sırf bu yüzden buradan izliyorum seni..
sen kimsin? diye düşünmeden........ (...) ’’bil/iyorum, farklı bedenlere b-Aktın belki de sendedir cevabım...’’ düşü/yordum ve incindi diz kapaklarım ki sen/ ıslak/ırmak. yüreğimde bir kor ve ateşimin içindeki deli mavi hastalık tüm hücrelerime bulaşan. ciğerden ciğere/ gözden göze bir hüner veya gecenin karanlığında hırsızlık gibi susarak/susayarak ve genişleyen damarlarımda A-kan üzümden şerbet. göz perdelerimin içine düşen mülteci bir nur alnıma/omuzlarıma sığınır sıcak derin kuyulara düşen Yusuf gibi ıslak ve kokan toprağımda ki gel/ adı kayıp olsun yüreğimdeki ayrık otlarının. çarşafa dolaşırken harfler, tenin çıplak mıydı? onun için mi yapışmıştı alt dudağının mat rengi ki sus, daha çok sus. gözlerini kapat şimdi ve çek içine, bir yağmur dilinde böyle ıslanır ormanların yaprakları. yaklaş/korkma.. ürkmemiş duygular böyle zamanlarda mevsimlenir ve görkemsiz soluğuma bulaştı tenindeki ıslak ter ki ben karanlık/ katran ve zifir çağlardan geçip kapına geliyorum terli. ağzının boşluklarında sAkladığın başka dil var mı? ve kesip kırıklarını saçlarının, yastığımın altına sok avuç içlerini sırtıma sonra kürek kemiğimin arasına dudakların ki ben, düşü/yordum... (...) |