ÜRKÜTME SEVDÂMI..... ........ Bıçak sancısınca Kurşun ağrısınca azaplar ısmarla en acısından Sızım sızım vicdanımın Kan kaybında boğdurduğum yarımına Kasığından bıçaklanmış Zehir zıkkım birkaç pişmanlık sol yanıma Göz kapaklarımda sahibine müheyyâ Toprağı kürek kürek kokuşmuş Issız yalnız mezarlar Ve Kirpiklerimi Takvimlerimden kovduğum baharların Kırkı çıkmış ikindilerinde Ahmak ıslatan gözyaşları Birkaç satır bozlak Yârin dudağında Bir çok tırnak şivân Anamın cennet göçüğü yanağında Kefenin cebi yok diyen haltetmiş Yanındayken bile yalnızlıklarımı doldurdum tıkış tıkış Anlamsızlıklarımı Yarımkalmışlıklarımı Yaşanmamışlıklarımı Yaşlanmışlıklarımı Şahitlik etmesin sakın kimse Kan kustuğuma İçtim sansınlar kızılcığın şerbetini Dilim Her değdikçe adına Şimdi Besmeleyi çivilediğin dilinin İnançsız kekemeliklerini Gererek İsa’ın göğsüne Ve İltica ederek Tevvâb’ın mağfiretine Dinle Kalbimin Buvane’yi reddeden muhafazakâr bir inatçılıkla Adım başı sağırlıklarına tık tık tıklayışlarını Kaç anlar yaşanmış Kaç anılar yaşlanmış Pejmûrde senliklerimin Sen dilenirken Dili boğazına kaçmış dehlizlerinde Dinle Moloz huysuz nesepsiz çocukların İliksiz uçurtmalarıyla Yırtılınca gökyüzümün Leonid Yağmurlu gecesi Düş yatağımın kıvranan dağınıklığında O zaman anladım Canı cehenneme sensizliğin de Sessizliğin de Sessizliği bilmezlik bilenin de İpil ipil sancılanışların Tenime batan kıymıklarını toplarken ben Çılgın bir düetin Sağaltılmamış Süregen reflü kusmuğu bulaşığı tellerinden Sen tiner solumuş arsız ıslıklarını giydirirsin Kelimelerinin köşe başlarında Soysuza avuç açan mürted ilâhilerine Öksüz bültenlerin sonuna iliştirilen Yavan bir bekleyişin hiçliği prematüre doğuruşu kadar Çırıl çırıl bir çaresizlikti kundak bağıma sarınan biliyorum Bu nâdân bekleyiş Bu muğber Bu salkım saçak kaçış Yalnızlığa kesen bu kahırbasan sırt dönüş Yanar döner bilinmezliklere soyunan Kulak zarlarımı iğfâl eden senfonik suskunluk Kapatma gözlerini Ürkmesin sevdâm ..... ........ |