ANNEME MEKTUP (7)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ŞİİRİN GERÇEK HİKAYESİ :
Babamın çilesi çok küçük yaşlarda başlamış. Henüz bebekken, karlı havalarda atların çektiği kızağın altında kalmış. Allah’ın bir mucizesi olsa gerek, sağ kurtulmuş. Ancak sakat kalmış. O zamanların ünlü doktoru Dr. Sami Ulus, (ki, sonraki yıllarda adı Ankara’da bir hastaneye verilmiş). babamı tedavi etmiş. Ancak uyguladığı yanlış tedavi sonucu babam sakat kalmış. Bir de bu duruma babamın anne ve babasının boşanması eklenince, babam hepten çileli bir hayata tek başına göğüs germiş. Babamı anneannesi büyütmüş. Anne hasretiyle hep içi yanmış. Babası da annesi de babamı kabul etmemiş. Babam, çok içli, ince ruhlu, asil soylu bir insandı. Anne özlemini işte böyle dizelere dökmüştür. Ben çocukken hatırlıyorum da babam gizli gizli ağlardı ve ağlamak için iki odalı evimizde bizim yatmamızı beklerdi. İşte bu şiirler ondan bana miras olarak kaldı. Gözü gibi bu şiir defterlerini korur, kilit altına alır ve bizlere hiç göstermezdi. "Zamanı gelince okursunuz." derdi. Ruhu şad olsun. Allah, babamın mekanını cennet eylesin. Babam 1986 yılında vefat edince babaannem evimize birkaç kez ziyarette bulundu. Sonrasında ilgiyi kesti ve Antalya’ya yerleşti. 2008 yılında ben Isparta’ya atandıktan sonra, babamın hatıra ve günlük defterini okuyunca, babaannemin Isparta Sütçüler ilçesi nüfusuna kayıtlı olduğunu öğrendim. Akrabalarımızı araştırdım, buldum. Babamın dayısı ve çocuklarıyla bir süre görüştük. Babamın bekârken vefat ettiğini bildiklerini söylediler. Babaaanem babamın evliliğinden hiç kimseye bahsetmemiş. Allah’ın bir lütfu olarak yaşanan bu ilginç olay daha sonra babaannemin izini bulmama neden oldu. Antalya’da kızının yanında kalıyormuş ve yıllar sonra ilk kez görüştük. Ancak Alzheimer hastalığına yakalanması nedeniyle, annemi de beni de tanıyamadı. ‘Siz kimsiniz? Nerden geliyorsunuz? Erdener de kim?’ dedi. Babamı dahi hatırlayamadı. Bir süre sonra hatırladı. Bana, "Sen de baban gibi yakışıklısın, ben de gençliğimde güzeldim." dedi gülerek. Sonra dedi ki, "Evlendi mi Erdener? Nerde şimdi o?" dedi. O an acıların en büyüğünü kalbimde ve ruhumda yaşadım. Babamdan bahsetmesini, babamla olan anılarını anlatmasını çok isterdim. Elini, yüzünü babamın yerine de öptüm. Sarıldım uzun uzun. Gözyaşlarımı içime akıttım. Babamın sevgi duyduğu, anne hasretiyle yıllarca içinin yandığı biricik annesini bu tanışmamızdan 1 yıl sonra kaybettik. Babam ve annesinin ruhları şimdi ahrette buluştu.
Fotoğraf 1- Babamın gençliği. Bu şiiri yazmış olduğu 1960’LI yıllar.
Fotoğraf 2- Babamın annesi, gençlik yılları. ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam) Doğum tarihi: 20 Ekim 1943 Ölüm tarihi : 15 Ekim 1986 Çağıldar kalbimin hasret köşesi, Çağıldar gözyaşım, sensiz olunca. Gönlümün hiç kalmaz sensiz neşesi, Anaya da ırak, hasret olunca. Çağıldar, yolların üstündeki taş, Çağıldar, anamı ayıran dağlar, Görünür hayalde, sevgili bir baş, Tatlı tebessümle gözleri ağlar. Çağıldar geceler, ay dede donuk, Çağıldar yüreğim, şimdiden yanık, Bir günlük et beni yanında konuk, Çağıldar hasretin gözümde anne. Çağıldar dereler, çaylar, ovalar, Çağıldar annesiz kalan yuvalar, Çağıldar, dağlarla, sarı tarlalar, Çağıldar göz yaşım, ağlarım anne. Bir gün geleceksin; unutulacak, Kalpteki yaralar, gözdeki yaşlar, Çağıldasın yollar, hüzünlü başlar, Çağıldasın kalpler, billurlu gözler, Bu hasret bizlere baki kalacak. Muhip Erdener SOYDAN 13 Ağustos 1960 |