ANNEME MEKTUP (10)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ŞİİRİN GERÇEK HİKAYESİ :
Babamın çilesi çok küçük yaşlarda başlamış. Henüz bebekken, karlı havalarda atların çektiği kızağın altında kalmış. Allah’ın bir mucizesi olsa gerek, sağ kurtulmuş. Ancak sakat kalmış. O zamanların ünlü doktoru Dr. Sami Ulus, (ki, sonraki yıllarda adı Ankara’da bir hastaneye verilmiş). babamı tedavi etmiş. Ancak uyguladığı yanlış tedavi sonucu babam sakat kalmış. Bir de bu duruma babamın anne ve babasının boşanması eklenince, babam hepten çileli bir hayata tek başına göğüs germiş. Babamı anneannesi büyütmüş. Anne hasretiyle hep içi yanmış. Babası da annesi de babamı kabul etmemiş. Babam, çok içli, ince ruhlu, asil soylu bir insandı. Anne özlemini işte böyle dizelere dökmüştür. Ben çocukken hatırlıyorum da babam gizli gizli ağlardı ve ağlamak için iki odalı evimizde bizim yatmamızı beklerdi. İşte bu şiirler ondan bana miras olarak kaldı. Gözü gibi bu şiir defterlerini korur, kilit altına alır ve bizlere hiç göstermezdi. "Zamanı gelince okursunuz." derdi. Ruhu şad olsun. Allah, babamın mekanını cennet eylesin. Babam 1986 yılında vefat edince babaannem evimize birkaç kez ziyarette bulundu. Sonrasında ilgiyi kesti ve Antalya’ya yerleşti. 2008 yılında ben Isparta’ya atandıktan sonra, babamın hatıra ve günlük defterini okuyunca, babaannemin Isparta Sütçüler ilçesi nüfusuna kayıtlı olduğunu öğrendim. Akrabalarımızı araştırdım, buldum. Babamın dayısı ve çocuklarıyla bir süre görüştük. Babamın bekârken vefat ettiğini bildiklerini söylediler. Babaaanem babamın evliliğinden hiç kimseye bahsetmemiş. Allah’ın bir lütfu olarak yaşanan bu ilginç olay daha sonra babaannemin izini bulmama neden oldu. Antalya’da kızının yanında kalıyormuş ve yıllar sonra ilk kez görüştük. Ancak Alzheimer hastalığına yakalanması nedeniyle, annemi de beni de tanıyamadı. ‘Siz kimsiniz? Nerden geliyorsunuz? Erdener de kim?’ dedi. Babamı dahi hatırlayamadı. Bir süre sonra hatırladı. Bana, "Sen de baban gibi yakışıklısın, ben de gençliğimde güzeldim." dedi gülerek. Sonra dedi ki, "Evlendi mi Erdener? Nerde şimdi o?" dedi. O an acıların en büyüğünü kalbimde ve ruhumda yaşadım. Babamdan bahsetmesini, babamla olan anılarını anlatmasını çok isterdim. Elini, yüzünü babamın yerine de öptüm. Sarıldım uzun uzun. Gözyaşlarımı içime akıttım. Babamın sevgi duyduğu, anne hasretiyle yıllarca içinin yandığı biricik annesini bu tanışmamızdan 1 yıl sonra kaybettik. Babam ve annesinin ruhları şimdi ahrette buluştu.
ŞİİR: Muhip Erdener SOYDAN (babam)
Doğum tarihi: 20 Ekim 1943 Ölüm tarihi: 15 Ekim 1986 Sonbaharın bu gününde, Aldı beni derin acı, Sanıyorsun, ben zevkimde, Hayır, sana ben duacı. Bu belki de son mektubum, Sonbaharın bu gününde, Belki sensin şimdi kaybım, Kalbimdeki son fecrimde. Belki kalbin yarım kaldı, Bir evladın hasretiyle, Belki seni hasret sardı, Sonbaharın bu gününde. Hatırlarsın belki anne, Gideceğin o ilk gün, Unutma sen beni anne, Demiştim de ağlamıştım. Sonbaharın bu gününde, Güneş gökte donuk donuk, Artık anne artık bitti, Bitti anne bu ayrılık… Geleceksin, hastaymışsın, Ne acıdır bu kelime, Reva mı bu bana anne? Bu hasretin eleminde… Kalacaksan eğer çok az, Hiç gelme de daha iyi, Unutma da sakın beni, Birkaç satır mektupcuk yaz. Ya gel, ya kal, ya hiç dönme, Beni bırak bu eleme, Derdim çoktur tazeleme, Ya sev beni, ya da unut! Muhip Erdener SOYDAN 25 Eylül 1960 Ankara |