Medeniyetler Silsilesi
Güneş,
dağların kurulmadığı çok geniş bir arazide çıplak ayakların altındaki kumları delicesine yakıyordu şimdi.. Yakıcılığa alışmış tabanlar tozu toprağı birbirine katarak tepiniyor, dövünüyor, gözyaşlarına boğuluyordu.. işte medeniyet silsilesi de burada başlıyordu farklı kıtalara mesajlar ulaşıyor yapılacakların yapılanların ardında kalmayacağı şiddetle vurgulanıyordu, şiddet arttıkça da medeniyet sallanmıyor; aksine daha sağlamlaşıyordu, silsile usulü ile bir üste doğru sinsice sızdırıyordu içinde sakladığını Güneş, o gün geldiğinde dağların üzerinde kurulamayacak, gök kubbe üzerinde kara bulutlar ve onun altındakiler elbet bir gün açlıktan ölen kara bedenler gibi tepinecek, dövünecek lakin en kötüsü de tanrı tarafından dışlanacaklardı, böylece silsile ne kadar yükseğe çıksa da en yükseklerde bekleyenlerin emirlerinin de nihai emirler olduğu anlaşılacaktı bir kez daha bugün ve bin kez daha geçmişte olduğu gibi.. |