Cellat...
Medet! Ey derdimin çaresi yar,
kayboldum uçsuz bucaksız bir deryanın girdabındayım… Bastırdı birden rüzgarlar, o masum gökyüzü döndü kıyamete şimşekler çakıyor, kızılla kucaklaşıyor karabulutlar… sessiz sakin sular büyülenmiş, azgın deryaya dönüyorlar… Adına karasu diyorlar, yatıyormuş yatağında kara sevdaların bütün mevtaları… Aramışım seni; cennet bahçelerinde değil, seçmişim neden? Bilmiyorum derin suları… Sen bir dua mısın? Yoksa ben miyim beddua? Kapılmışım bir hayalin karaltısına, eller kara yüzler kara, hangi sıfatı aldım karşında, yalın ayak dönmüşüz garip gurebana… Çırpınıyorum kurtulmaya, her imdat sedasında, sen çıkıyorsun karşıma; “gel” diyorsun, gel… götürüyorsun, ümitmiş gibi her defasında, karasuyun en derin çıkmazlarına… Ah edemiyorum sana ayaklarımızla çıkmışız darağacına teslim olmuşuz, gönüllüyüz sevdanın, yüzü maskeli celladına… Kurtulan var mıdır? Karşı durulur mu? İnecek keskin palasına… Can bu, çok sevilir her salisede ümitle bakar cananına… Kurtuluş palada mıdır? Yoksa celladında mı? Çıkmaz sokak diyorlar, çaresizliğin adına… Düşmüşüm sonsuzluğun girdabına kaybolmamak için sarılıyorum kapattığın o karanlık aşkı muamma kapılarına… Orhan Çimen www.orhancimen.com |