Bataklıkta açan bir gonca güldü Sordum adın nedir, dedi Mihriban Şakıyan sesiyle sanki bülbüldü Kaderin cilvesin yedi Mihriban....
Gözleri Ahuydu kaşları keman Derdine ağlardı derdi el aman Kader ağın örmüş geçmiyor zaman Feleğe küskünüm dêrdi Mihriban....
Çocukken berdelin kurbanı olmuş Kaçıp saklanmaktan gül benzi solmuş Hayatta gülmemiş gözleri dolmuş Genç yaşta birini sevdi Mihriban....
Aile meclisi kararın verdi Baba cezasını ölümdür dedi Kardeşi kurşunla yerlere serdi Ölümle huzura erdi Mihriban....
2 / 1 / 014....247
IŞIK Mehmetali
11 yaşında evlendirilen 12 yaşında anne olan 14 yaşında Çocuğunu düşürdü diye öldürülen küçük anne Kaderler, Ayşeler,Mihribanlar ölmesin.......
Dost kalemler.....
Bu nasıl töredir, evlada kıyar Gencecik kızımız adalet arar Elbet Mevlam bunun hesabın sorar Zalim töreye can verdi Mihriban………Kadir Tozlu (Süperbaba)/Teşekkürler
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Çok iyi bilirim ki, kendilerini kartal sanan horozlar, yerden ancak birkaç karış yükseğe kadar havalanabilirler. -------------------------------------------M. Gork
Şiirinizi okudum ve beğendim. Gönlüne sağlık. ............................ Saygı ve Selamlar...
Yorumumu etkili kılan yüreğiniz dert görmesin kalemiz daim keskin olsun beni sayfanıza burada gördüğüm kelimelerin dizilişindeki güzellikler yüreğin cümlelere en güzel haliyle yansıyışı getirdi
Ve bu güzellikler devam ettikçe biz güzel gördüklerimizin yanında olacağız daima
Yorumumu etkili kılan yüreğiniz dert görmesin kalemiz daim keskin olsun beni sayfanıza burada gördüğüm kelimelerin dizilişindeki güzellikler yüreğin cümlelere en güzel haliyle yansıyışı getirdi
Ve bu güzellikler devam ettikçe biz güzel gördüklerimizin yanında olacağız daima
MAZLUMUN AHI Mazlumlar dillenir hakkın dilinde... Dertleri serilir kalem üstünden... Arar onu bulur, HAK yetimliğinde... Verir elbet hesabı hak bildiğinde... Nice mazlumlar geldi, geçti bu kervandan... İzleri kaldı, yürekleri sızlatan... Kadın olmak idi tek suçları... Zalimin amansız hırslarında... Dalından koparılan, kır çiçekleri... Baharda yeniden, kaplar ovaları... Güçsüz gibi görünsede... Ah'ında saklar küll olan gücü... Hor gördüğün seni, doğuran anaydı... Cennetin ayakları altına serilen... Sahipsiz değil kimse bu alemde... Sahibi öncü gönderdi, yetimleri... Duymadınmı hiç.. Mazlumun AH'ı indirir şah'ı...
Seher Göçmez
Gönlünüze sağlık, kanayan bir yaraya parmak basmışsınız... Sevgilerimle...
Seher Göçmez tarafından 2/13/2014 3:43:51 PM zamanında düzenlenmiştir.
Affınıza sığınarak böyle küçük gelinler için yazdığım bir hikâyeyi eklemek istiyorum. Şiiriniz yine yürekleri sızlattı. Kutluyorum efendim. Saygılarımla...
GÜLTÂZE
Yüce kavak, yüce kavak hışırda, Gelen nedir bilemem ki başıma?
Avluda oturmuştu Gültâze. Kerpiç duvara sırtını dayamış, dizlerini kırmıştı. Başındaki güllü yemenisi bir yana kaymıştı. Gözleri öfkeliydi Gültâze'nin... Gözleri ıslaktı... Gökyüzüne bakıyor, bakıyor da görmüyordu. içinde bir öfke kabarıyor, kabarıyor, çaresizlikle acıya dönüşüp, bağrına bir taş gibi oturuyordu. bakışları çocuktu Gültâze'nin...Bakışları mâsum, ürkek ceylanlar gibi. Yüreği küt küt atıyor, sıkışıyordu. Henüz onüçüne yeni basmıştı. Hatları yeni yeni genç kızlığa dönüşüyordu. Simsiyah saçları vardı, upuzun...Belik belik örmüştü anası. Boncuklar takmıştı aralarına. Kapkara gözleri vardı Gültâze'nin. hep uzaklara bakan, hep uzaklara dalan...Kapkara kirpikleri vardı, ok gibi. Daha çocuktu ama, onu gören gözlerini alamazdı bir zaman. O da oynamak isterdi bazen. Koşardı, kınalı kuzusunun ardından. Güllü yemenisi düşer, saçları savrulur, yanakları al al olurdu...Ama, biri vardı ki, Gültâze'yi çok korkutuyor, her kapının ardından, her ağacın gölgesinden, her delikten fırlıyordu... Aklını başından alıyor, ödünü koparıyordu...…Gültâze onu görünce korkudan titriyor, o çocuksu neş’esi kayboluyor, gözlerine yaşlar hücum ediyordu. Bir gece evvel babası sevinçli bir telâşla gelmişti. Hiçbir şey söylemeden oturmuş, cebinden çıkardığı tütünü sarmış, keyifli keyifli içiyor, gülümsüyordu. Gültâze anasına bakmış, anası ona, ama, merakları gözlerine, soruları boğazlarına takılıp kalmıştı. Soramamışlardı bu sevincin sebebini. Sinirliydi Davut, sormadan konuşturmaz, nefes aldırmazdı. İkide bir Gültâze’ye bakıyor, gülümsüyordu. Fadime Kadın’ın yüreği birden ‘cızzz’ etti. Yüzünün rengi uçtu, sapsarı kesildi. Gözleri faltaşı gibi açılmış, elleri böğründe Davut’a bakakalmıştı. İçinde kabaran fırtına dudaklarının ucuna geliyor ama sesi çıkmıyordu… Gültâze daha çocuktu, anlamıyordu anasının solgunluğunu. Davut seslendi: -Hele bir sofra kurun bakalım. Gelenlerimiz olacak! Fadime Kadın’ın gözleri kocasında, kocaman açılmış, rengi kaçmış, elleri böğründe ayağa kalktı. Kendini Davut’un ayaklarının dibine attı. -Etme beyim, o daha çocuk…Kıyma gülüme...Kulun, kölen olayım…’’ diye ayaklarına kapandı. Bir tekme ile soluğu kesildi. Sapsarı suratı morardı. Gözyaşları pınar gibi yanaklarından aşağı akıyordu. Ayağa kalktı. Sendeleyerek dışarı çlktı. Davut söyleniyordu: -Kaç lira verecek biliyor musun? Beni adam yerine koydu. Ben ona şimdiden söz verdim …Ses istemem.’’ Diyordu. Gültâze bir babasına, bir anasına bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dışarı çıktı. Anacığının yanına gidip, soran gözlerle ona baktı. Sarıldı anası. Gül yüzünü öpüyor, kekik kokan saçlarını kokluyordu. Gültâze şaşırdı. Anası ne olduğunu anlatmıyor, ona sarılıp sarılıp ağlıyordu. Fadime kadın sofrayı kurdu. Yufka ekmek, otlu peynir, bal, ceviz, ne bulduysa sofraya koydu. Kapı çaldı. Gültâze açtı.Adımları geri geri gitti. İşte o kirpi saçlar, kaşlarının arasından bakan ürperten bakışlarla yine karşısındaydı. Bıyıklarını buruyor, pis pis sırıtıyordu. Gelen misafiri karşılayan Davut, milyonların hesabıyla sırıtıyor, nasıl ağırlayacağını şaşırıyordu. Gültâze her şeyi anlamıştı. O elma yanakları daha da kızarmış, kara saçları terden alnına yapışmıştı. Gözleri yaşlarla doluyor, midesi bulanıyordu…Onu satacaktı babası ha! Onu satacaktı. İki ev ötede, iki karısı olan bu adama kuma verip satacaktı ha! ...İçindeki öfke kabarıyor, onu çâresizlikle süzen anasına bakamıyordu. Dışarı çıktı. Gözyaşları sicim gibi aktı, aktı…Avluya, ahıra, kuyuya hiç görmemiş gibi baktı, baktı…Birden döndü, içeri girdi. Oturdu, konuşmuyor, öylece hizmet ediyordu. İçerdeki pazarlık bitti. Davut, keseyi aldı. Adamın omzuna vurdu. Büyük bir iş başarmış insan edasıyla kuruldu, oturdu. Dar alnına dökülmüş kaşların arasından bakan gözler sık sık Gültâze’ye bakıyor, baygınlaşıyor, Gültâze’nin midesini bulandırıyordu. Fadime Kadın, bütün duygularını yitirmişti. Öylece oturuyor, ver deyince veriyor, al deyince alıyordu. Gültâze’nin, anasına baktıkça içi burkuluyor, anası ona bakınca, ölecek gibi oluyordu… Pazarlık sonunda konuşmalar daha canlı, daha neş’eli olmuştu. Yüksek sesle konuşuyorlar, kaba kahkahalar atıyorlardı. Ana, kız sessizce oturuyorlardı. Ertesi gün erkenden kalkan Gültâze, kendini, birden kâbus görüp uyanmış sandı. Başı ağrıyordu. Birden her şeyi hatırladı. Gül benzi soldu. Yavaşça avluya süzüldü. Toprağa oturdu, avlunun kapısına yaslandı. Gökyüzüne dikti gözlerini, uzaklara baktı. Gözyaşları içine akdı, akdı…Gözleri öfkeden büyüdü. Kalbi sıkışıyordu. Toprağı elleriyle eşeledi, tırnakladı…O bakışlar gözünün önünden gitmiyordu. Birden doğruldu, sanki biri onu çağırıyordu. Yürüdü, yürüdü kuyunun başına geldi….Bir evine baktı, bir kuyuya…Gözlerini kapatıp kendini karanlık dipsiz kuyuya bıraktı…
Hışırda be deli kavak, hışırda, Küçücüktüm, neler geldi başıma…
Bataklıkta açan bir gonca güldü Sordum adın nedir, dedi Mihriban Şakıyan sesiyle sanki bülbüldü Kaderin cilvesin yedi Mihriban....
Gözleri Ahuydu kaşları keman Derdine ağlardı derdi el aman Kader ağın örmüş geçmiyor zaman Feleğe küskünüm dedi Mihriban....
Çocukken berdelin kurbanı olmuş Kaçıp saklanmaktan gül benzi solmuş Hayatta gülmemiş gözleri dolmuş Genç yaşta birini sevdi Mihriban....
Aile meclisi kararın verdi Baba cezasını ölümdür dedi Kardeşi kurşunla yerlere serdi Ölümle huzura erdi Mihriban.... Yeni bir mihriban şiiri ama yine mihriban tadında. Tebrikler ustam. selam ve hürmetlerimle.
yüreğim el vermiyor bu yaşanmışlıklara... ne demeli bilmiyorumm..eğitim şart hemde kız çoçuklarına 18 yaş altında doğum gerçekleştirdiğinde en ağır ceza vermeli anne ve babaya ..ve evlendirme yaşıda bunun altında olmamalı imam nikahı kıyan hocalara ağırceza getirilmeli ..küçük bir kız çocuğunu dedesi yaşındakine verenlere.. aslında töreyi TC. üstünde uygulayanlara çok çok ağırceza getirmeli
çok üzgünüm...yavrum benim ...selamlar..esen kalınız
Bir sitede çocuk gelin yoktur, sapık koca, vicdansız baba vardır diye bir yazı okumuştum. Hak verdim. Çocuktan gelin olmaz. Töreyi ve çıkarı, ahlakın ve dinin önüne geçirenler işte böyle şeytanlaşırlar. sadece bizde değil çocukların istismara uğraması. Bütün dünyada böyle. Fuhuş yuvalarında çocuklar pazarlanıyor ağzı salyalılara. İnsan ne söyleyeceğini bilemiyor. Şiirinizi kutlarım.
Hoş geldiniz sayfama üstadım, Yorumunuzda yerden göğe kadar haklısınız, ama bu dünya gerçeği özellikle eğitimin düşük olduğu ülke ve bölgelerde maalesef durum bu, Yüreğinize sağlık _________________________________Saygılar
Hoş geldiniz sayfama üstadım, Yorumunuzda yerden göğe kadar haklısınız, ama bu dünya gerçeği özellikle eğitimin düşük olduğu ülke ve bölgelerde maalesef durum bu, Yüreğinize sağlık _________________________________Saygılar
Doğu ve güneydoğunun yıllardır kadına yaptığı zulümdür Berdel ve saçma töreleri .. Nice filmler çekildi ,nice şiirler,kitaplar yazıldı ama tek bir yasa çıkarılmadı bu vahşeti durduracak . Devlet duyarsız olunca iş yine duyarlı yüreklere düşüyor böyle . Elinize sağlık dost kalem .kutladım tüm kalbimle .
Bu şiiri okuyunca kendi kendime '' Yahu bizim ülkemizde sanırım iki tane Türkiye var '' Dedim. Bu Türkiyelerden birisine dün gittim. Koskoca bir alışveriş merkeziydi...Yüzlerce, hatta belki de binlerce insan vardı içeride ve çoğu kadındı, kızdı..O kadar rahat, o kadar sebestler ki...Kimi sevgilisiyle, kimi kız arkadaşlarıyla kafeleri, sinemayı doldurmuşlar zamanenin tabiriyle kafalarına göre takılıyorlardı...Bir Diğer Türkiye de senin bu şiirinde anlattığın Türkiye...Hâla töre diyor, berdel diyor, aile şerefi meclisi diyor ve sonunda infazla noktalıyor bir hayatı
Bu nasıl bir tezatlar ülkesidir artık ben de anlayamıyorum.
Yine kanayan bir yaramızı kendine has tarzınla mükemmel bir şekilde dile getirmişsin. Çok çok beğenerek okudum...Ellerin, yüreğin dert görmesin.
cok güzel dizeler yüreğinize sağlık ,dokunaklı şiirinizi severek okudum.. toplumumuzda halen süre gelen berdel konusunu dile getirişinizin kutlarım canı gönülden..
En güzel aşkı... şair anlatır.. şair yüreği her zaman hüzün dolu neşe dolu .. dugusallık diz boyu dalından koparılmış çiçeğe benzer ... susuz vazolarda kalmaması dileğimle.. kutlarım yürekten.
Kanayan bir yaramızı şiirle ne güzel dile getirdiniz.. İnsan '' hala mı? '' demekten kendini alamıyor.. Cehalet böyle bir şey işte... Kaleminiz hiç susmasın saygılarımla...
Bir insanın çocuk yaşta biriyle evlenmek istemesini ne gönlüm nede ruhum anlamış değil ; oyuncak bebeklerle oynama çağında ki kızlarımızı , şimşek çakınca hala anne diye ağlayan çocuklarımızı babası yaşında ki adamlara kadın , kardeşi yaşındakilere anne yapan zihniyetleri de anlamış değilim..
Ben aslında burada kız babalarını merak ediyorum , nasıl oluyor da buna müsaade ediyorlar içleri acımıyor mu hiç düşünmüyorlar mı kızlarını ; oysa onlar hala babalarına aşık küçük birer kuzudur kurda teslim etmelerini anlamıyorum ....
Sayın hocam teşekkürler böyle anlamlı ve başarılı bir şiir için ....
dileğim bu acıların asla yaşanmaması ve son bulması,
belki bu konulara kalemlerimizle ses verdiğimizde, ben hep bir kişi bin kişiyle yola çıkarım efendim.. Sızlattı şiir yaralarımızı.... Saygımla Mehmet bey...
Çocukken berdelin kurbanı olmuş Kaçıp saklanmaktan gül benzi solmuş Hayatta gülmemiş gözleri dolmuş Genç yaşta birini sevdi Mihriban....
Maalesef memleketimizin bazı kesimlerindeki bu kötü adeti şiirle ne güzel anlatmışsınız. Bu yanlış töreler ne zaman bitecek. Güçlü kaleminizi kutluyorum efendim.Saygılar.
Usta kalemi sayfamda ağırlamaktan onur duydum; Haklısın ustam Türklerde yok gerçekten aslında arap ve kölelik döneminden kalma ve hala maalesef bölgemizdede baz aşiretlerde uygulanmaktadır........ Güzel yorumunuza çok teşekkür ederim hocam _______________________Saygılar
Usta kalemi sayfamda ağırlamaktan onur duydum; Haklısın ustam Türklerde yok gerçekten aslında arap ve kölelik döneminden kalma ve hala maalesef bölgemizdede baz aşiretlerde uygulanmaktadır........ Güzel yorumunuza çok teşekkür ederim hocam _______________________Saygılar
Bataklıkta açan bir gonca güldü Sordum adın nedir, dedi Mihriban Şakıyan sesiyle sanki bülbüldü Kaderin cilvesin yedi Mihriban....
Gözleri Ahuydu kaşları keman Derdine ağlardı derdi el aman Kader ağın örmüş geçmiyor zaman Feleğe küskünüm dedi Mihriban....
Çocukken berdelin kurbanı olmuş Kaçıp saklanmaktan gül benzi solmuş Hayatta gülmemiş gözleri dolmuş Genç yaşta birini sevdi Mihriban....
Aile meclisi kararın verdi Baba cezasını ölümdür dedi Kardeşi kurşunla yerlere serdi Ölümle huzura erdi Mihriban....
Ülkemizin kanayan yarası, evet tam bir cehalet örneği şiirinizde sosyal bir konuyu işlemişsiniz. Başarılı ve güzel bir şiir olmuş şair arkadaşımı gönülden kutluyorum.Puanım tam.Yunus diyarından selamlar.
Sevgili Hacam kanayan Çıban bir yaraya parmak basmışsınız ama Çok ustaca basmışsın yüreğinizi saygıyla ve sevgiyle öpüyorum. Harikasınız. Bundan daha iyi bir konu ve bundan daha iyi bir şiir olamaz Tam puanla kutluyorum
Ne yazık ki hala bazı bölgelerde süren töreler.yıkılamadı bir türlü.anlayışlar değişmeli.Vicdana, insanlığa sığmayan zalimlikler bunlar.Ne akıllar alıyor ne vicdanlar,yürek dayanmıyor. Kutluyorum duyarlı yüreğinizi, kaleminizi.Bu konulara ağırlık verilerek farkındalıklar sağlanması gerekiyor kesinlikle.Saygılarımla.
MİHRİBAN,lar ölmesin. Yürek burkan dizeler gelmeşin. Malisef,ki ülkemizin çok acı bir vakası , hala pek çok anadolu beldelerinde yaşanıyor.. Bir insanı öldüren,bütün insanlığı öldürmüş gibidir diyor Büyük söz. . Hayatımızın açı gerçeğine vurgu yapan çok önemli bir şiir okudumm.
Mihribana çok güzel eserler imza etılmış üstadlarca,bunun örneğini sizde gördük efendim . Ne yazıkki hayatın gerçek yüzleri.tebrikler şiire ve aziz kaleme saygılar Şule Pekün
insana, insan olma temelinde yaklaşabilmeyi beceremedik yıllarca.. kıydıklarımız, canparemizdi.. bir derin yara var kanayan ve asla kapanmayacak olan yüreğinize sağlık saygılar
Duyarlı yüreğiniz var olsun üstadım ve yine hayretlere düştüm. 21 yy yaşıyoruz ama hala cahiliye adetlerini peşimiz sıra gezdiriyoruz. Bu zihniyete lanet okumak lazım. Saygı ve selamlar.
"Berdel" ne yazık ki bu ülkenin koca bir ayıbı! Haydi eski kuşaklar bu konuda boylarınca günahkâr.peki yeni kuşak buna niye dört elle sarılıyor ki! Gel de anla... Teşekkür ederim saygılar.
çok önemli bir konuyu kaleme almışsın artık kıronikleşmiş bu vahşi töreye ne yazarsak yazalım değişen bir şey olmayacaktır kutluyorum efendim saygılarımla efendim
Sevgili gardaşım,hem ülkemizin,hemde Müslüman ülkelerin kanayan yarası küçük gelinlere ithaf olunan şiirin tam bir kara mizah ama kocaman gerçek,usta kalemine saygılarımı bırakıyorum........
gelenek ile inancı bir birine karıştırıyoruz hayatımızın bir çok safhalarında.nerede geleneklerle inanç karşı karşıya gelse maalesef geleneklerin dediği oluyor ve bu tür kara tablolar oluşuyor.cehalet.....cehalet..... çok güzeldi........ .yüreğine sağlık selam ve saygılar
Hem bizim hem de müslüman ülkelerin kanayan yarası bu çocuk gelinler. Çocuktan gelin olur mu hiç? Dünyadan haberi olmayan bu yavruyu satan ve alan erkeklerin tümü katil benim gözümde. Sokakta oyun oynamadan çocukluğunu yaşayamadan , töreye kurban edilen bu yavruların vebali '''çocuğu satma kararı'' alan herkesin boynuna.. Günümüzün gerçeğini dile getiren yetkin kaleminizi kutluyorum.Selam ve saygılar.
Güneşin doğduğu yerde sancısı var gölgelerin,cehaletin olduğu yerde hangisini sayacaksın çilenin! Orman kanunu madde bir der ancak, işine gelmeyen medeniyeti neylesin... Güzel bir dikkat çekmeydi üstad. Tebrik ederim...
eski türk töresinde böyle gelenekler yok sanırsam hem berdel benzeri uygulamalar yaygın degil hemde kadına ikinci sınıf muamele pek yok okudugumuz türk tarihlerinde en başta hayme ana gibi mesela kadın herdaim kocasının yanında meşhur cengiz han için ''hanlarım, ben sizin hanınızım; buda benim han'ım''dedikleri söz
kadının türkün yanındaki degerini gösteriyor bu berdel veya kadını aşagılama nereden çıktı nasıl girdi içimize bilemiyorum
ne diye biliriz ki rabbim yardımcıları olsun kızlarımızın o nasıl ana babaki o yaşta kızına reva görüyor bilemiyorum artık bizim bilmedigimiz durumlar varsada onuda bilemiyorum
kutladım gönül sesinizi kaleminizi yüreğinize sağlık başka kızlarımızın evlatlarımızın başına gelmesin dua ve niyazımla bitireyim
İyi geceler sevgili Işık Gecenin bu saatin de içimi yaktı şiirin Toplumsal bir yara var temada ne zaman bu mezalim son bulacak acaba Kalemin dert görmesin hocam hoşça kal
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.