İNSANOĞLU SADECE İNSANOĞLUBir kozalak düştü Hastanedeki parkta duran yalnızlığımın üstüne. İrkildim bir anda. Aklım başıma geldi Çaresiz dolanmaktan yorgun bir şekilde... Ellerim ve gözlerim tanıdık yüzler arıyor ansızın. Sevginin uzaklığı, köşedeki sedye kadar soğuk ve garip... Sağlık olsun yine... Çaysız simit boğazıma kalmadı ya... Kaç gündür yatarım bu parkta isimsiz bir ağaç gibi. Her dökülen yaprağıma tutuşup Sonbaharda çırılçıplak kalırım. Bir ayrılık tohumu gibi bilip ölümü, Gözyaşıma serperim geceleri. Belki de kışın düşmeliydim bu hastane parkına... Güneydoğulu bir refakatçinin yaktığı ateşin başında. “Hele kurban yak bir tütün,” Deyişine bozup tüm yeminleri, Memleket ekmeğidir, helaldir al bir parça deyip, Sonra yüreğini bölüp acılarıma, Kirli sakalıma ve yırtık üstüme bakmadan Tebessüm ederdi belki de... Bir hayal daha bitmişti sabahın ilk ışıklarıyla. Bugün ne acılar; ne sevinçler yaşanacak kim bilir? Ateş düştüğü yeri yakarken Gözyaşının seli yüreklere aksa... Söner miydi yürekte yanan köz dağılır mıydı külleri. Kaç çiçek soldu ziyaret saatlerinden çöp tenekesine. Ağıt vardı bazen kulağımda, Hiç de yabancı olmadığım bir dille... Morg soğuk, kar beyaz önlükler ve son dualar... Bir ömür daha bitti derken, Bir çocuk çığlığı koridorlarda... Kız mı erkek mi diye soruluyor. Ve derin bir ah çekerek: İnsanoğlu sadece insanoğlu! |
güzel ve anlamdoluydu dizeleriniz
kurgusu ve ifadeleriyle beğeniyle okudum şiirinizi
sevgi ve hürmetle