Dur.!
Diyordu aklımın ucundaki
Uçurumun kösesinde rüzgâr gibi duran, Diğer düşünce sahibi, kırmızı saçlı, Aslında ben kalabilmek için, Ayaklarımı bile hiçe saymışken, Evinin dışında bildiğim tüm coğrafyaları unutmuşken Bana kalan sadece gidebilmek olmuştu. Kalmak isterdi’(m) haykıra, haykıra. Gidilecek o kadar çok yer varken, Sensiz senden gidişatın mantığı yoktu, Ya sen de gelmeliydin, ya da ben kalmalı. Beraber çıkabilirdik yola, Sahiden harbiden! Göze alabilseydik, Sevişir gibi yolları basite indirgeseydik! Ben göze aldım, kapıdan çıktım Kalmanın seni üzmek gibi bir anlam taşıması Ayaklarımın varlığını kanıtladı bana, Hiç düşünmedim, unuttuğum yolların acemiliğini, Sadece yürüdüm, karanlık gecenin en karanlık köşesine, Tanıdıktı burası, sen vardın, gece vardı. Birde sigaram, Uzun, uzun izledim, suyun sesini. Epey dalarak izledim beynimde yankılanan her sözcüğünü, Göze aldım ve sadece çıktım kapıdan. Göze alarak çıktığım o kapıdan, Geri dönmeyi de kendimi hiçe sayarak yapmıştım oysa. Zordur insanın, kendini hiçe sayması ama kolaydır da, Hiçliğin anlamı mutluluk taşıyorsa. Susuldu aramızda konuşulacak tüm sözcükler, Birer, birer terk ettiler geceyi. Sağır edici o sessizlik, acımasızca dövüyordu zihnimizi, Oldukça hırpalanmıştık, belliydi. Son çıktığımda o kapıdan, Açık bıraktım ilk kez bir kapıyı kendim kapatamadım. Ben hala çıktığım hiçbir kapıyı kapatamıyorum. Şimdi, çok şeyi göze alarak, Yalnızlığın yosma koynunda sabahlıyorum, Farklı bir şehirde, kim ne konuşuyor duymuyorum. Anlamıyorum hissetmiyorum. Tüm yolların çıkacağı yeri bilmiyorum, İsterdim ki, sen çık. O yüzden bu kadar uzakta Ve Bilmediğim bir coğrafyadayım. Yürüdüm, yürüyorsun, yürüyoruz… |