Eski bir triopia türküsü
Koskoca bir gökyüzü
Soldu işte ellerimde Nasıl oldu, neyin laneti bu? Daha mı onurluyum şimdi? Zırhım daha mı kalın eskisinden? Hayır! Bir yağmur tanesine bile dayanamıyor artık miğferim. Yoksa Meleklerin laneti mi bu yağan dudak izleri gökyüzünden? Başka türlü nasıl açıklanabilir ki yenilmem Dikeni bile olmayan bir güle bile. Oysa Ben papatyaların göçünü seyretmeye alışkındım yılın bu zamanlarında, Nehrin kenarında, huzurla… Belki de o badem ağacı sorumlu Heykelini yontan, yapraklarıyla, güneşe doğru; Göndermenden tanrısal şimşeklerini, başımın üstüne… Ki en son artık dayanamayıp dün, Dedim ne gelirse senden, Baş üstüne… N’apalım? Oturdum bekliyorum işte öyle. Akıncılar gönderdim, sesinin gittiği yere. Bir simurgla yollasalar bari geri, Yoksa zaten başka türlü taşınabilir mi ki, o tanrısal şehveti. Yok, yok, Bitmiyor, bitmeyecek! En iyisi yüzmek güneye giden papatyalarla Denize döküldükleri yerde yüzmek, Onunla yüzdüğümüzdeki gibi yakamozların arasında… Susmak sularda en iyisi, Bitmiyor nasılsa, Bitmeyecek. |
Suyun alnında bir papatya buketi. Pardon tacı gördüm sanki...