ALO
Alo....
Yine ben.. Biliyorum bıktırdım o yosun kokan yüreğini aramayacağım artık dediğim günden sonra kaç asır geçti bilmiyorum daha dün aradın deme bana benim dünüm hiç olmadı sensiz ben seni Firavun zamanında sevmiştim Hz.Musa’nın hemen yanında duruyordun bense yine sol omuz başından sana bakıyordum Nil nehrini yalınayak geçtim peşinden Hz.Muhammet zamanında ilk sen girdin Mekke’ye ben yine ardınsıra çöl sıcağında senin dudaklarından içtiğim zemzem suyuyla can buldum ben seni evvelden beridir böyle sevdim.. Yine küserdin ya arayamazdım o zamanlar aramak istemediğimden değil daha telefon denen alet icat olmadığından benimse peşinden ayak izlerim silinmedi işte oradan geliyorum yüreğine ve kıyamet günü sırat köprüsünde hakkım helaldir yar diye bağırmak için seni son kez de olsa görmek için. Evvelim sensin..Ezelim sensin.... Alo...Ordamısın? Kapatma lütfen zaten yüreğim hazan yağmurlarıyla her gün ıslanmakta bir de sen fırtınalar çıkarma başıma bir hortum gibi yıkıp gitmeden evvel daha ben gözlerimi yeni açmışken dünyanın parlak mevsimlerine sen güneş diye yazılmışsın bahtıma ne kadar yaksan da pişman değilim Çünkü yar diye alnımda mührün var sensiz tüm dünyayı verseler şu gönlüme dar.. Peki..Bil istiyorum gözlerimden dökülen tüm anıları kahverengi bir zarfa koyup sana postaladım gözlerini hatırlatsa da buruk bir tebessümü pul diye ekledim içine kırmızı kurdeleyle bağlı dudaklarımın izi hala kağıdın sol başında sıcacık bir melek gibi seni korusun diye dualarımla sarmaladım ah dağ başlarında öten huma kuşum boş bir vadi gibi bırakıp girtiğinden beri yollarım tüm yabancılara kapandı ağaçlar arasında kaybolan eski bir şehir gibiyim üstüme yokluğunun toprağı her geçen gün biraz daha doluyor ilerde bir gün çıkarırsın umudu hala saklı bu umut tuttuyor ellerimden ölmüyorum o yüzden dön demiyorum da sana sen döneceğin zamanı bilirsin O yüzden ben istiyorum diye dönme.. Alo kapatıyorum artık sesini dahi benden esirgesende kapatmadığın için müteşekkirim Ama diyorum ki hani sana dokunamasamda artık düştüğüm bu sensizlik girdabında bir nefeslik an için yaşamak için arasam diyorum hani.. Alo... Ayvazım Deniz |
okuyucular,
o Alo kelimesinden,
şüphesiz bir bukle tebessüm derleyeceklerdir....
Ama,
aslında işin aslı hiç öyle değil bence...
Bu şiirde bir gariplik var...
Şairi,
bir yerlere,
bir şeyler mi gizlemiş ne?
Değişik bir atmosferi var şiirin...
Değişik bir kokusu,
değişik bir görünümü var...
Mesela;
''benimse peşinden ayak izlerim silinmedi
işte oradan geliyorum yüreğine
ve kıyamet günü sırat köprüsünde
hakkım helaldir yar diye bağırmak için
seni son kez de olsa görmek için.''
Acı bir durum...
Gerçek sevginin,
saf sevginin ifadesi...
Temiz ve garip sevginin...
Son bir kez görmek ve hakkım helaldir diye bağırmak için,
sırat köprüsünde randevulaşmak...
Çok duygusal...
Bazen düşünüyorum;
sevdalı gönülleri ateşe atanlar,
sonra da bırakıp kaçanlar için,
değer mi bu kadar güzellikler sunmak?
Değer mi arkalarından ağlamak?
Hep iyiliklerini, güzelliklerini düşünmek...
Değer mi?
'boş bir vadi gibi bırakıp girtiğinden beri
yollarım tüm yabancılara kapandı
ağaçlar arasında kaybolan eski bir şehir gibiyim
üstüme yokluğunun toprağı her geçen gün biraz daha doluyor
ilerde bir gün çıkarırsın umudu hala saklı
bu umut tuttuyor ellerimden
ölmüyorum o yüzden
dön demiyorum da sana
sen döneceğin zamanı bilirsin
O yüzden ben istiyorum diye
dönme..''
Böyle işte...
Asla dönmeyeceğini bile bile,
ümitlerin en güzelini beslemek gönülde...
Çok güzel yazılmış bu bölüm...
şair,
konuşturmuş şairliğini...
''bir nefeslik an için
yaşamak için
arasam diyorum hani...''
Arama!...
Nasıl olsa,
hattın karşısı ya boş,
ya hep meşgul...