pencere..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın sen susunca vakit sabah olur ben susayınca sen gidersin... (...) sık dişlerini ve uyansın kuytularına saklanmış bir katliam ki öldür beni! hiç öpmediğim avuç içlerinde/ terli... ve sev beni en çok sorma neden bunu öğretemem sana bunu öğretemez hiç kimse sana ve sen ki sevgilim olmayan sevgili; öğretemezsin bunu bana ne milatın sonu ve nede milenyum sonu şimdi tamda şu anda kasık ağrılarıma d-üşüyor yaşamın telaşı ki yanaşıyor senden çaldığım bir dokunuş duvar diplerine parmakların sırtıma bir kapı yarı açık unutuldu omuzunun saçaklarında dur orda! dur... bana b-ak/ bir cama duy hiç söylenmemiş seslerimi/ duyumsa... ve kokuN tüm hücrelerine doğru dokunulmamış tenine bir sufle/canımmm ki sarmaşıksın sen kör ebe oynayan çocukların tınısı/diyalaoğu... kapat gözlerini ve ses ver bir soruyu hatırlatmadan önce ne kadar güç? ve nereye kadar göç? sonra unutulur insan balık hafızalada ki gömülür cenazen ve aynı olur bütün ölülerin yüzleri ki inan bana bu yüzden kısa kesiyorum saçlarımı hiç ölmemek için ben. bir taş değiyor bedenime ve aklıma bulaşıyor ve bir harf bir kuyu buluyor çölünde Yusufun ki dedim; senin mi kelimelerin eksik yoksa aynımı herkes senin kadar anladım hiç uyumuyor gözleri sokağın çıkmazlarında ve hep aynı pencere... (...) |