SeslenirÇile yokuşunda seyre dalınca Seherler seslenir soyuma benim Bozkırın derdini çekenler bilir Türküler seslenir köyüme benim Yollar gibi ben de kıvrıldım gittim Köprüye gün düşmüş kavruldum gittim Yeleli perçemli savruldum gittim Kartallar seslenir tayıma benim Harflere benzettim elma bademi Uyağın gönlümde kadim yemini Bir soluk durakta almış demini Bir vakit seslenir huyuma benim Ustalar dilinden kalmış yadigar Anadolum petek çiçekler nigar Dağlara söyleşen rüzgâr bahtiyar Dereler seslenir suyuma benim Hasretin kuralı böyleymiş meğer Çınar yamaçlara boynunu eğer Meşeler bir gölge vaktine değer İkindi seslenir duyuma benim Oturdum bir lahza tahiyyat gibi Keçi yollarında yaşlı kurt gibi Havayı kokladım ibadet gibi Kavallar seslenir neyime benim Gün dolanır iner gözümden ufka Köyümüz nerede nicedir Mekke Secdeye kapandım dert yandım Hakk’a Akşamlar seslenir beyime benim Eyvallah diline sahip çıkana Eyvallah teline sahip çıkana Eyvallah eyvallah gönül yakana Kaide seslenir boyuma benim Dünyevi demedim gerçeğe erdim Demedim sanmayın bir öğüt verdim Visal yokuşunda kıyıya vurdum Heceler seslenir toyuma benim . . . Dualar seslenir köyüme benim |
İlk altı dörtlük Anadolu ve sıla özlemi üzerine kurulmuş, duru ve sade.
Okurken köyüm ve çocukluk yıllarım aklıma geldi. Altıncı dörtlükte dost şairim, tahiyat, kurt ve ibadet kelimeleriyle yarım kafiyeler de biraz sıkıntı yaşamış, buna da tamam. Ama devamında bir an duraksadım, çünkü yedinci dörtlükte bir anda boyut değiştirmiş, bir anda manevi hava değişmiş. Dost şairim her şeyden vazgeçmiş ve kendisini Mekkeye yönlendirmiş.
Sekizinci dörtlükte kafiyelere ne olmuş böyle efendim...? Dost şairimin bu sorunu bilinçli olarak dikkate almadığını düşünüyorum, ama bu sorun fikrimce şiiri ciddiyetten uzaklaştırıyor. İlk dörtlüklerden anladığım kadarıyla şairimiz için bu tür kafiye uyumsuzlukları ve konu bütünlüğündeki sapmalar sorun olmamalı.
Sürç-i lisanım olduysa affola.
Selam ve saygılarımla.