kızıl karanfil
işkence misali yaşarken tarla faresi
kemiremediği odunu hep lânetledi yaşam dedigin ayak üstü söylenen bir türküydü hani ’tik- tak’ larının sonsuz ninnisiyle oysa nasıl da eritiyor hayatı sinsice zaman ağacı kurt,kayayı damla,insanı gurur... nasıl da tüketiyor ;acımasız...inatla ne zaman kaybolsam sokaklarında uzardı mesafesi sana varışlarımın "aramak,vefanın soyadı " derdim unutup adımı çıkmazlarında sırdaş bir bozlağın titrek salınımında süpürmekmiş ’öksüzlük’ devrilen düşlerini bir umut,bir umut,bir umut daha... yokluğundan öğrendim aşkla cenk etmesini eksilmek ve çoğalmak ,kardeştir derdim böyle vardı dilim üç-beş kelama ahh...bu röprizleri de olmasa hafızamın kuruttuğun dallara işkence misali yaşarken tarla faresi kemiremediği odunu hep lânetledi ’yaşam’ dediğin ayak üstü söylenen bir türküdür hani filiz çelik 20/06/2004 |