ne dersen de
kırılıyor yokluğun kapısında dermanım
eşikten içeriye varıncaya kadar dizlerimin bağı çözülüyor yok, aslında şikayetim olmayışından değil ben hep yokluk kapısında senle, seninleyim ama ne bileyim işte hasta de naz de maşuk cilvesi de ne dersen de kaç zamandır sofraya kıvrılıp oturuşlarım yok ne uyuduğum saatler belli ne uyanık kaldığım dakkikalar kimi zaman bir fincan devrilişinde anlık uykuya dalmalardan ani sıçrayışlar kimi zaman bir bardakla gözlerimin uzaklara takılışında bir defa yudumlanmış soğuk çaylar ne bileyim işte garip de aşık de şaşkın de ne dersen de bunca zaman oldu ne okuduğum belli ne yazdığım aydınlık günün her açtığım saifasını okurum baştan sona ne noktası vardır ne sorusu ezberimde olan ama adı sanı bilinmeyen bir kitap karanlık gecede kalem ile açtığım aydınlık kağıda yazarım baştan sona ne satırı vardır ne satır başı bakışlarımda olan iki üç damla şiirle bir başlık ne bileyim işte deli de abdal de ne dersen de şimdi mi üşüyorum yokluğun kapısında dermansız varlığın muhakemesinde olmayan bir savunuşla belkide hiç okunmayacak fermanlar dürüyorum var olan ama hiç olmayacak olana ne bileyim işte ister var olan nasıl olmaz olur de istersen olmasaydı var olmazdı de ne dersen de selma koç |
üşüyorum yokluğun kapısında dermansız
varlığın muhakemesinde
olmayan bir savunuşla
belkide hiç okunmayacak fermanlar dürüyorum
var olan ama hiç olmayacak olana
ne bileyim işte
ister var olan nasıl olmaz olur de
istersen olmasaydı var olmazdı de
ne dersen de
Tebrikler....